| WebOgrafya | Webin Coğrafyası.
|
| | Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:08 am | |
| Resimlerle Namazın Kılınışı Örnek olarak sabah namazının iki rek'at farzının kılınışı resimlerle anlatılmış, erkek ve kadınların farklı hareketleri belirtilmiştir. İki rek'atli bir namazdaki hareketler ile diğer namazlardaki hareketler arasında fark olmadığından onların resimlerle anlatılmasına gerek duyulmamıştır. SABAH NAMAZININ FARZININ KILINIŞIBirinci Rek'at:1) Ayakların arası dört parmak açıklıkta ve parmak uçları kıbleye doğru gelecek şekilde ayakta kıbleye dönülür.2) İkamet getirilir. (Erkekler için)Niyet:3) "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü sabah namazının farzını kılmaya" diye niyet edilir.İftitah Tekbiri:4) "Allahü Ekber" diyerek iftitah tekbiri alınır. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-1 Erkekler tekbir alırken; ellerin içi kıbleye ve parmaklar normal açıklıkta bulunur. Başparmaklar, kulak yumuşağı hizasına gelecek şekilde eller yukarıya kaldırılır. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-2 Kadınlar tekbir alırken; ellerinin içi kıbleye karşı, parmaklar normal açıklıkta ve parmak uçları omuz hizasına gelecek şekilde ellerini yukarıya kaldırır. Kıyam:5) Tekbirden sonra eller bağlanır. Ayakta iken secde edilecek yere bakılır.6) Ayakta sırasıyla:a- Sübhaneke,b- Eûzü-besmele,c- Fatiha Sûresi,d- Kur'an'dan başka bir sûre daha okunur. RESİM-3 Erkekler, sağ elin avucu, sol elin üzerinde ve sağ elin baş ve küçük parmakları sol elin bileğini kavramış olarak ellerini göbek altında bağlarlar. RESİM-4 Kadınlar, sağ el sol elin üzerinde olacak şekilde ellerini göğüs üstüne koyarlar. Erkeklerde olduğu gibi sağ elin parmakları ile sol elin bileğini kavramazlar. Rükû: 7) "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve burada üç defa "Sübhâne Rabbiye'l-azim" denilir. Rükû'da iken ayakların üzerine bakılır. RESİM-5 Erkekler, rükûda, parmakları açık olarak elleri ile dizlerini tutup sırtını dümdüz yaparlar. Dizlerini ve dirseklerini dik tutarlar. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-6 Kadınlar, rükûda, sırtlarını biraz meyilli tutarak erkeklerden daha az eğilirler. Ellerini (parmaklarını açmayarak) dizleri üzerine koyarlar ve dizlerini biraz bükük bulundururlar. Rükûdan Kalkış: "Semiallâhü limen hamideh" diyerek rükûdan kalkılır ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-7 Erkeklerin, rükûdan kalkıp doğrulması. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-8 Kadınların, rükûdan kalkıp doğrulması. Secde: 9) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır. Secdeye inerken önce dizler, sonra eller, daha sonra da alın ve burun yere konur. Secdede baş iki elin arasında ve hizasında bulunur. Secdede iken ayaklar kaldırılmaz. Secdede burun kenarlarına bakılır. Burada üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-9 Erkekler, secdede dirseklerini yanlarından uzak, kollarını yerden kalkık bulundururlar. Ayaklar, parmaklar üzerinde dik tutulur ve parmak uçları kıbleye gelecek şekilde yere konur. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-10 Kadınlar, secdede kollarını yanlarına bitişik halde bulundururlar. Ayaklar, parmaklar üzerine dik tutulur ve parmak uçları kıbleye gelecek şekilde yere konur. İki Secde Arası Oturuş: 10) "Allahü Ekber" diyerek başını secdeden kaldırıp diz üstü oturulur. Otururken, parmaklar dizlerin hizasına gelecek şekilde eller uylukların üzerine konur ve kucağa bakılır. Burada "Sübhânellah" diyecek kadar kısa bir an oturulur. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-11 Erkekler, sol ayağını yere yayarak onun üzerine oturur, sağ ayak parmakları kıbleye yönelmiş durumda dik tutulur. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-12 Kadınlar, ayaklarını yatık olarak sağ tarafına çıkarır ve öylece otururlar. 11) "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır ve üç defa "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.12) "Allahü Ekber" diyerek secdeden ayağa (ikinci rek'ata) kalkılır ve eller bağlanır. (Resim : 3-4) Secdeden kalkarken; Önce baş, sonra eller, daha sonra eller dizler üzerine konularak, dizler yerden kaldırılır. İftitah tekbirinden itibaren buraya kadar yapılanlara "bir rek'at" denir. İkinci Rek'at: 1) Ayakta sırasıyla;a- Besmele,b- Fatiha sûresi,c- Kur'an'dan başka bir sûre daha okunur. 2) Birinci rek'atte olduğu gibi "Allahü Ekber" diyerek rükûa varılır ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-azim" denilir. (Resim: 5-6)3) "Semiallâhü limen hamideh" diyerek ayağa kalkılır ve ayakta "Rabbenâ leke'l-hamd" denilir. (Resim : 7-4) "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır. Burada üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir. (Resim: 9-10)5) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkılıp dizler üzerine oturulur. Burada "Sübhânellah" diyecek kadar kısa bir an oturulur. (Resim: 11-12)6) Sonra "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir.Ka'de-i ahire (Namazın sonunda oturuş):7) "Allahü Ekber" diyerek secdeden kalkıp oturulur. Otururken, el parmakları dizlerin hizasına gelecek şekilde eller uylukların üzerine konur ve kucağa bakılır. Oturuşta sırasıyla;a- Ettehiyyatü,b- Allahümme salli,c- Allahümme bârik,d- Rabbenâ âtina.... duaları okunur. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-13 Erkekler, sol ayağını yere yayarak onun üzerine oturur, sağ ayak parmakları kıbleye yönelmiş durumda dik tutulur. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-14 Kadınlar, ayaklarını yatık olarak sağ tarafa çıkarır ve öylece otururlar.Sağ tarafa selâm verilişi: 9) Önce başını sağa çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetûllâh" denir. Selâm verirken omuzlara bakılır. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-15 Erkeklerin, sağ tarafa selâm verişi. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-16 Kadınların, sağ tarafa selâm verişi.Sol tarafa selâm verilişi:10) Sonra başını sola çevirerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetûllâh" denilir. Böylece iki rek'at namaz tamamlanmış olur. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-17 Erkeklerin, sol tarafa selâm verişi. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-18 Kadınların, sol tarafa selâm verişi.DUA Dua ederken, eller göğüs hizasına kaldırılır. Elle göğe doğru açılarak avuçların içi yüze doğru biraz meyilli tutulur ve iki elin arası açık bulundurulur. [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-19 Dua eden bir erkek çocuğu [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]RESİM-20 Dua eden bir kız çocuğu Cuma Namazı Cuma namazı, dördü ilk sünnet, ikisi farz ve dördü de son sünnet olmak üzere on rek'attır.Cuma günleri öğle vaktinde kılınır ve o günün öğle namazının yerine geçer. Cuma namazının farzı cemaatle kılınır. Tek başına kılınmaz. Cuma Namazı Kimlere Farzdır Cuma namazının bir kimseye farz olması için, müslüman, akıllı ve erginlik çağına gelmiş olmaktan başka altı şartın daha bulunması gerekir. Cuma Namazının Farz Olmasının Şartları 1) Erkek olmak (Kadınlara farz değildir.)2) Hür ve serbest olmak.3) Mukîm olmak. (Yani misafir olmamak)4) Sağlıklı olmak. (Cuma namazına gidemeycek şekilde hasta olmamak)5) Kör olmamak.6) Ayakları sağlam olmakBu şartlar kendisinde olmayan kişiye cuma namazı farz değildir. Ancak bu durumda olan bir kimse câmiye gidip cumayı kılarsa o günün öğle namazının yerine geçer.Cuma namazının sahih olması için de altı şart lâzımdır. Cuma Namazının Sahih Olmasının Şartları 1) Cumanın öğle vaktinde kılınması.2) Namazdan önce hutbe okunması.3) Cuma kılınan yerin herkese açık olması4) İmamdan başka en az üç erkek cemaat bulunması.5) Cuma namazını kıldıranın, devletin (yetkili makamın) görevlendirdiği veya izin verdiği bir kişi olması.6) Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması. Cuma Namazı Nasıl Kılınır Cuma günü öğle vakti ezan okunduktan sonra, önce dört rek'at olan ilk sünneti kılınır. Bunun niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü cuma namazının ilk sünnetini kılmaya."Cumanın ilk sünnetinin kılınışı aynen öğle namazının dört rek'at sünneti gibidir. Sünnet kılındıktan sonra câminin içinde bir ezan daha okunur ve imam minbere çıkarak hutbe okur. Hutbe bitince ikamet getirilir ve cumanın iki rek'at farzı cemaatle kılınır. İmamın arkasındaki cemaat şöyle niyet eder: "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü cuma namazının farzını kılmaya, uydum imama."Farzdan sonra cumanın dört rek'at son sünneti kılınır. Bunun kılınışı da cumanın ilk sünneti gibidir. Niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için cumanın son sünnetini kılmaya."Cuma namazı böylece tamamlanmış olur.Bundan sonra dileyen dört rek'at "Zuhri Âhir=son öğle" ile iki rek'at da vakit sünneti kılar.Son öğle namazına: "Niyet ettim Allah rızası için vaktine yetişip henüz kılamadığım son öğle namazını kılmaya" diye niyet edilir. Bu son öğle namazı, öğlenin dört rek'at farzı gibi kılınmakla beraber sünnetlerde olduğu gibi dört rek'atın hepsinde fatihadan sonra sûre okunması daha iyidir.İki rek'at vakit sünnetine de şöyle niyet edilir: "Niyet ettim Allah rızası için vaktin sünnetini kılmaya." Bu namaz da sabah namazının sünneti gibi kılınır. Cenaze Namazi Cenaze namazı, vefat eden din kardeşlerimiz hakkında dua olmak üzere bir farz-ı kifayedir. Cenaze namazının kılınması için araran şartlar şunlardır:1- Ölenin müslüman olması. Müslüman olduğu bilinmeyen, bu hususta hali gizli olan kimsenin cenaze namazı kılınmaz. Ölenin müslüman olduğuna şahid ve delil lazımdır. Bu delil de onun hayatta iken İslam'a tabi olduğu ve İslam'ın icaplarını yerine getirdiği başkaları tarafından görülen, bilinen kişi olmasıdır. Binaenaleyh biz cenaze namazını kılacağımız kimseyi ibadet ederken saflarımız arasında görmeliyiz.2- Ölünün yıkanarak temiz kefene sarılmış olması3- Ölünün, imam ve cemaatın önünde olması4- Ölünün tamamının veya bedeninin çoğununun, mevcut olması. Eğer bedeninin çoğu gitmiş veya başsız olarak yarısı varsa namazı kılınmaz, yıkanmaz. Bir beze sarılarak gömülür.Cenaze namazı dört tekbir ve kıyamla eda edilir. Bu namazda secde ve rüku yoktur. Cenaze namazanin kilinişi İmam, ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat da arkasında saf tutar. Cemaata ölünün erkek veya kadın olduğu duyurulur, ona göre niyet edilir. Yani "Allah için namaza meyyit için duaya, er kişi (veya hatun kişi) niyetine uydum hazır olan imama" diye kalben niyet edip tekbir alınır. İlk tekbiri alırken eller kulağın hizasına kaldırılır, bağlanır. Sübhaneke, "ve celle senâüke" ile okunur. Bundan sonra eller kaldırılmadan ikinci bir tekbir alınır. Bu tekbirleri imam aşikar, cemaat ise gizli alır. "Allahümme salli ve Allahümme barik...." okunur. Bundan sonra üçüncü tekbir alınır. Cenaze duası okunur. Cenaze duasını bilmeyenler burada "Allahümme innâ nestaiynüke..."yi yani kunut duasını veya dua niyeti ile Fatiha-i şerifeyi okurlar. Daha sonra dördüncü tekbir alınır; selam verilir. Bayram Namazları Müslümanların yılda iki dinî bayramı vardır 1) Ramazan Bayramı2) Kurban Bayramı Cuma namazı farz olan kimselere, bayram namazlarını kılmak vacibdir. Bayram namazı iki rek'attır. Cemaatla kılınır. Bayram namazlarında ezan okumak, ikamet getirmek yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi ise farzdır namazdan önce okunur.Diğer namazlardan farklı olarak bayram namazlarının birinci rek'atında üç, ikinci rek'atında da üç kere olmak üzere fazladan altı tekbir alınır. Bunlara "Zevaid tekbirleri" denir. Bayram Namazlarının Kılınışı Ramazan Bayramı Namazı Birinci rek'at:1) Cemaat düzgün sıralar hâlinde imamın arkasında yer alır ve "Niyet ettim Allah rızası için Ramazan Bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet eder.2) İmam "Allahü Ekber" deyip ellerini yukarıya kaldırınca, cemaat de imamın peşinden "Allahü Ekber" diyerek ellerini yukarıya kaldırıp göbeği altına bağlar.3) Hem imam, hem de cemaat gizlice "Sübhâneke"yi okur. Bundan sonra üç kere tekbir alınır. Tekbirlerin alınışı şöyledir:Birinci Tekbir: İmam yüksek sesle, cemaat da onun peşinden gizlice "Allahü Ekber" diyerek (iftitah tekbirinde olduğu gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada kısa bir süre durulur.İkinci Tekbir: İkinci defa "Allahü Ekber" denilerek eller yukarıya kadırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da birincide olduğu kadar durulur.Üçüncü Tekbir: Sonra yine "Allahü Ekber" denilerek eller yukarıya kaldırılır ve aşağıya salıverilmeden bağlanır.4) Bundan sonra imam, gizlice "Eûzü-Besmele", açıktan fatiha ve bir sûre okur. (Cemaat bir şey okumaz, imamı dinler.)5) Rükû ve secdeler yapılarak ayağa (İkinci rek'ata) kalkılır ve eller bağlanır. İkinci Rek'at:6) İmam gizlice Besmele, açıktan da fatiha ve bir sûre okur. Sûre bitince imam yüksek sesle, cemaat da içinden (birinci rek'atta olduğu gibi) üç kere daha tekbir alır, üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan, dördüncü tekbir ile rükûa varılır sonra da secdeler yapılarak oturulur.7) Oturuşta, imam ve cemaat, "Ettehiyyatü, Allâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ âtina..." duasını okuyarak önce sağa, sonra sola selâm verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur. Kurban Bayramı Namazı 1) "Niyet ettim Allah rızası için kurban bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet edilir.Niyetten sonrası aynen Ramazan bayramı namazı gibi kılınır. Namaz bitince hutbe okunur. Teşrik Tekbirleri Kurban bayramı'nda arefe günü sabah namazından sonra başlayıp 4. günü ikindi namazının sonunda bitmek üzere her farz namazın sonrasında bir defa tekbir getirilir. Bu vaciptir. Bu getirilen tekbirlere teşrik tekbiri denir."Allahu ekber Allahu ekber lailahe illallahu vallahu ekber Allahu ekber velillahil hamd." Kaza - Teravih - Yolcu Namazları Kaza Namazı Bir namazı vaktinde kılmaya "Eda", vakti çıktıktan sora kılmaya da "Kaza" denir. Namazı bile bile, özürsüz olarak vaktinden sonraya bırakmak büyük günahtır. Namaz, kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Ancak vaktinden sonraya bırakıldığı için Cenab-ı Haktan af dilemek lâzımdır.Beş vakit namazın farzları ile vitir namazı kaza edilir, vakit çıktıktan sonra sünnetler kaza edilmez. Yalnız sabah namazını vaktinde kılamayan kimse, aynı gün büyük kuşluk vaktine kadar farz ile birlikte sünneti de kaza eder. Kaza namazı kılmak için belirli bir vakit yoktur. Gündüz ve gece her zaman kılınır. Yalnız üç mekruh vakitte, yani güneş doğarken, güneş tam tepe noktasında iken ve güneş batarken kılınmaz.Geçmiş namazları kaza ederken hangi günün hangi vaktinin namazı olduğunu bilemezse: "Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalan son sabah namazının farzını kılmaya" diye niyet eder, diğer namazlar için de, kazaya kalan son öğle, son ikindi, son akşam, son yatsı, son vitir namazı diye niyet eder. Teravih Namazı Yalnız Ramazan'da her gün yatsı namazından sonra kılınır. Ramazan'da teravih kılmak sünnettir. Teravihten sonra vitir namazı kılınır. Teravih namazı 20 rekattir. Yalnız veya cemaatle kılınabilir. 2 rekatte bir veya 4 rekatte bir selam verilerek kılınabilir. 2 rekatte bir selam vererek kılmak daha faziletlidir.Teravih naması 2 rekatta bir selam verilerek kılındığında aynen sabah namazının sünneti gibi kılınır. 4 rekatta bir selam verilerek kılındığında ikindi namazının sünneti gibi kılınır. Yolcu Namazı Onbeş günden az oturmak niyetiyle, yaya veya orta yürüyüşte onsekiz saatlik (90 kilometrelik) veya daha uzak yolculuğa çıkanlar dinde "YOLCU" sayılır.90 kilometrelik bu yolculuğu trenle, uçakla, vapurla yapanlar da yolcu sayılırlar.Dinimiz, yolcular için bazı kolaylıklar göstermiştir. Şöyle ki:a) Yolcular 4 rekatlı farz namazları iki rekat olarak kılar.b) Vakitte darlık varsa sünnetler kılınmayabilir.c) Ramazanda dilerlerse ramazan oruçlarını tutmayıp bir başka zamana bırakabilirler.d) Ayaklarına giydikleri "Mest"e 3 gün süre ile (72 saat) meshedebilirler.Dinimizde güçlük yoktur. Yüce Allah'a ibadeti gücümüz yettiğince yaparız. Yolculara, hastalara ve özürlülere tanınan kolaylıklar bu sebeptendir. Beş vakit namazdan: l. Sabah Namazı, dört rekattır. Ikisi kuvvetli sünnet, ikisi de farzdır. Önce sünneti sonra farzı kılınır. 2. Ögle Namazı on rekattır. Dördü ilk sünneti, dördü farzı, ikisi de son sünnetidir. Önce dörtlü sünneti, sonra farzı, sonra da ikili sünneti kılınır. Sünnetleri kuvvetli sünnettir. 3.Ikindi Namazı sekizrekattır. Dördü sünneti, dördü de farzıdır. Önce sünneti kılınır. Farzından sonra sünnet ya da nafile kılınmaz. Sünneti devamlı kılınan sünnetlerden değildir. Ancak kılanlara Peygamberimiz, merhamet duâsında bulunmuştur. (Tirmizî, salat 207 ; Müsned N/117.) 4.Akşam Namazı beş rekattır. Ikisi sünneti, üçü de farzıdır. Önce farzı sonra sünneti kılınır. Sünneti güçlü sünnetlerdendir. 5.Yatsı Namazı on rekattır. Vitir de genellikle yatsı ile kılındığı için onüç rekat sayılır. Dördü ilk sünneti, dördü farzı, ikisi son sünneti, üçü de vitirdir. Önce dörtlü sünneti, sonra farzı, sonra ikili sünneti, sonra da vitir kılınır. Ilk sünneti, ikindinin sünneti gibidir, son sünneti, güçlü sünnetlerdendir. Genel kural olarak ikili sünnetler, dörtlü sünnetlerden daha güçlüdür. Vacip namazlar; -yukarıda da denildiği gibi- her mükellefe vacipolan vitir namazı ile, sadece erkeklere vacipolan bayram namazlarıdır. Sünnet Namazları deyince, öncelikle beş vakit namazla beraber kılınan sünnetler akla gelir. Bunların güçlü olan ve olmayanlarına üç önceki maddede değindik. Ramazanda kılınan Teravih Namazı da güçlü sünnetlerdendir. Ayrıca Küsûf ve Hüsûf Namazı, yani; Güneş ve Ay tutulduğunda kılınan namaz da güçlü sünnetlerdendir. Güneş ve Ay tutulduğunda namaz kılmak, tutulmanın kalkması için değil, Dünyayı, Ayı ve Güneşi tesbih taneleri gibi çeviren Allah'ın gücünü hatırlattıkları içindir. Hattâ deprem, şiddetli rüzgâr, sürekli yağmur, ya da yağmurun yagmaması, yıldırım ve salgın hastalık zamanlarında da aynı gaye ile namaz kılmak sünnettir. Farz, vacip ve sünnetlerin dışında kalan namazların en güçlü olanı ve insanı Allah'a en çok yaklaştıranı, gece kalkılarak kılınan "Teheccüd Namazı" dir. Ya da nafileyi sünnetlerden ayırırsak, en güçlü ve önemli nafile, Teheccüd Namazı'dir diyebiliriz. Ancak farzların dışında kalan bütün namazlara "Nafile Namaz" da denir."Nafile" dilimizde olduğu gibi "boşuna" anlamına değil, "gerekli olana ilave" anlamındadır. Teheccüd'ün dışındaki nafile namazlar: 1. Mescidlere girildiğinde Mescidi Selâmlama Namazı. 2. Abdest alındığında daha ıslaklığı kurumadan iki rekat Abdest Sükrü Namazı. 3. Kuşluk vaktinde dört ya da fazla rekat olarak kılınan Duha Namazı. 4. Bir işi yapmakla yapmamak arasında tereddüt edildiğinde, iki rekat olarak kılınan "hayırlı olana isteme" anlamında "Istihare Namazı". 5. Bir ihtiyacı ve arzusunun giderilmesi için, iki rekat olarak kılınan, "Allah'tan yardım dileme" anlamında "Istiâne" ya da "Hâcet Namazı". 6. Dört rekat olarak kılınan "Tesbih Namazı". 7. Akşam namazından sonra kılınan altı rekat "Evvâbin Namazı"... gibi namazlardır. Mükellefler bunları kılmak zorunda değildir. Ancak kulluğu ispatlamanın en az şartı farz namazlardır. Nafileler ise insanın Allah'a yakınlaşmasını sağlarlar. (bk. Buharî, rikâk 38; Müsned VI/256.) | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:08 am | |
| CUMA NAMAZININ KILINIŞI:
16 rek'attır. 4 rek'at ilk sünnet, 2 rek'at farz, 4 rek'at son sünnet, 4 rek'at âhır zuhur, 2 rek'at vaktin sünneti
4 Rek'at ilk sünnetin kılınışı
1. Rek'at
- Niyet edilir - Tekbîr getirilir - Sübhâneke okunur - Eûzü Besmele çekilir - Fâtihâ okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir İkinci rek'ata kalkılır
2. Rek'at
- Besmele çekilir - Fatihâ okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir - Oturulur (ilk oturuş) - Ettehıyyâtü okunur. Üçüncü rek'at için ayağa kalkılır
3. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtihâ okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir Dördüncü rek'at için ayağa kalkılır
4. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtiha okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a gidilir - Secde yapılır - Oturulur.(son oturuş) - Ettehıyyâtü okunur - Salli Bârik okunur. - Rabbenâ âtina okunur - Selâm verilir Allahümme entesselâmı ... denip imamın farzı kıldırması beklenir.
Müezzin iç ezan okur. Sonra imam hutbeye çıkar. Hutbeden inince müezzin kâmet getirir. Cemaatle farz kılınır.
2 Rek'at farzın kılınışı
1. Rek'at
- Tekbîr getirir - Sübhaneke okunur - Ayakta birşey okumadan imam dinlenir, sonra imamla, rüku, secde yapılıp ikinci rek'ate kalkılır.
2. Rek'at
İkinci rek'atte de birşey okumadan imam dinlenir. sonra imamla beraber,rükü secde yapılıp oturulur. - Ettehıyyâtü okunur. - Salli bârik okunur. - Rabbenâ âtinâ ... duâsı okunur. - İmamla beraber selâm verilir. Dört rek'at son sünnet kılmak üzere ayağa kalkılır.
4. rek'at son sünnetin kılınışı
1. Rek'at
- Niyet edilir. - Sübhaneke okunur - Fâtiha okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir İkinci rek'at için ayağa kalkılır
2. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtihâ okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir - Oturulur (ilk oturuş) - Ettehiyyâtü okunur Üçüncü rek'at için ayağa kalkılır
3. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtiha okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir Dördüncü rek'at için ayağa kalkılır
4. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtihâ okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rüku'ye eğilinir - Secdeye gidilir - Oturulur - Ettehıyyâtü okunur - Salli barik okunur - Rabbenâ âtina duâsı okunur - Selâm verilir
Allahümme entesselâmü... dedikten sonra, âhir zuhur namazını kılmak için kalkılır..
4 rek'at âhır zuhurun kılınışı
1. Rek'at
- Ahir zuhur namazını kılmaya niyet edilir. - Sübhaneke okunur - Fâtiha okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir İkinci rek'at için ayağa kalkılır
2. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtiha okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir - Oturulur (ilk oturuş) - Ettehiyyâtü okunur Üçüncü rek'at için ayağa kalkılır
3. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtiha okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir Dördüncü rek'at için ayağa kalkılır.
4. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtihâ okunur - Rüku yapılır - Secde yapılır - Oturulur (Son oturuş) - Ettehıyyâtü okunur - Salli bârik okunur - Rabbenâ âtina duâsı okunur - Selâm verilir
Allahümme Entesselamü... denir. Sonra vaktin sünneti için ayağa kalkılır.
2 rek'at vaktin sünneti namazının kılınışı
1. Rek'at
- Niyet edilir - Tekbîr getirilir - Sübhâneke okunur - Eûzü Besmele çekilir - Fâtihâ okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rükü’a eğilinir - Secdeye gidilir İkinci rek'at için ayağa kalkılır
2. Rek'at
- Besmele çekilir - Fâtihâ okunur - Zamm-ı sûre okunur - Rüku'ye eğilinir - Secdeye gidilir - Oturulur - Ettehıyyâtü okunur - Salli barik okunur - Rabbenâ âtina duâsı okunur - Selâm verilir
Allahümme entesselâmü... dedikten sonra, üç defa istigfâr söylenip, Ayet-el Kürsi okunup, tesbih çekilir ve duâ edilerek cuma namazı tamamlanmış olur.
Bir mü’minin vefât ettiğini, haber alan erkeklere, erkek yoksa, kadınlara cenâze namazı farz-ı kifâyedir. Cenaze namazı, Allah için namaz ve ölen kimse için duâdır. Ehemiyyet vermeyenin îmânı gider. Cenâze namazının şartları
1- Meyyit yani ölü müslüman olmalıdır.
2- Yıkanmış olmalıdır. Yıkanmadan gömülen, üzerine toprak atılmamış ise, çıkarılıp yıkanır, sonra namazı kılınır. Cenâzenin ve imâmın bulunduğu yerin temiz olması lâzımdır.
3- Cenâzenin veya bedenin yarısı ile, başının veya başsız yarıdan fazla bedenin, imâmın önünde bulunması lâzımdır.
4- Cenâze, yerde veya yere yakın, ellerle tutulmuş veya taşa konmuş olmalıdır. Cenâzenin başı, imâmın sağına, ayağı soluna gelecektir. Tersine koymak günahtır.
5- Cenâze imâmın önünde hazır olmalıdır.
Cenâze Namazının Farzları
1- Dört kere tekbîr getirmektir.
2- Ayakta kılmaktır.
Cenâze Namazının Sünnetleri
1- Sübhâneke okumak,
2- Salevât yani Allahümme Salli ve Bârik okumak,
3- Kendine ve meyyite ve bütün müslümanlara af ve mağfiret için bildirilmiş olan duâlardan bildiğini okumak.
Cenâze namazı, câmi içerisinde kılınmaz.
Canlı olarak doğduktan sonra ölen çocuğun ismi konur, yıkanır, kefenlenir, namazı kılınır.
Cenâze taşınacağı zaman, tabutun dört kolundan tutulur. Önce cenâzenin baş tarafı sağ omuza, sonra ayak tarafı sağ omuza, sonra baştarafı sol omuza, sonra ayak tarafı sol omuza konmak suretiyle her birinde onar adım taşınır. Kabire varıldığı zaman cenâze omuzlardan yere indirilmedikçe oturulmaz. Defnedilirken işi olmıyanlar otururlar.
Cenâze namazı nasıl kılınır
Cenâze namazının dört tekbîrinden her biri, bir rek’at gibidir. Dört tekbîrin yalnız birincisinde eller kulaklara kaldırılır. Sonraki üç tekbîrde eller kaldırılmaz.
1- Önce niyet edilip ilk tekbîr alınıp, iki el bağlanınca “Sübhâneke” okunur ve okunurken “vecelle senâüke” de denir. Fâtiha okunmaz.
2- İkinci tekbîrden sonra, teşehhüdde otururken okunan (salevât)lar, ya’nî (Allahümme salli) ve (Bârik) duâları okunur.
3- Üçüncü tekbîrden sonra, cenâze duâsı okunur. Cenâze duâsı yerine “Rabbenâ âtinâ...” veya yalnız “Allahümmağfir leh” demek veya duâ niyetiyle “Fâtiha-i şerîfeyi” okumak da olur.
4- Dördüncü tekbîrden sonra, hemen sağa ve sonra sola selâm verilir. Selâm verirken, cenâzeye ve cemâate niyet edilir.
İmâm yalnız dört tekbîri ve iki omuza selâmı, yüksek sesle söyler, diğerlerini içinden okur.
Cenaze namazı, kılındıktan sonra, tabutun yanında duâ etmek câiz değildir. Mekrûh olur.
TERAVİH NAMAZININ KILINIŞI:
20 rek'attır.
Terâvih namazı erkek ve kadınlar için sünnettir. Yirmi rek’attir. Ramazan-ı şerîfin her gecesinde kılınır. Cemaat ile kılınması sünnet-i kifâyedir. Vakti yatsı namazından sonra ve vitrden öncedir. Vitirden sonra da kılınabilir. Meselâ, Terâvih namazının bir kısmına yetişip, imâmla vitr namazını kılan kimse, terâvih namazından, yetişip kılamadığı rek’atları, vitirden sonra kılar. Vitir namazı, yalnız Ramazan ayında cemâat ile kılınır. Kılınmayan terâvih namazı kaza edilmez. Kaza edilirse, nâfile olur. Terâvih olmaz.
Terâvih nasıl kılınır
Terâvih namazını ikişer rek’at olmak üzere, on selâmla ve her dört rek’at sonunda bekleyip tesbîh yaparak kılmak müstehabdır. Terâvih namazı cemâatsiz yalnız olarak kılındığında; iki rekatte bir selam verildiğinde sabah namazının sünneti gibi, dört rek'atte bir selam verildiğinde ikindi namazının sünneti gibi kılınır. Cemâatle dört rekatte bir selam verilerek kılındığında, ikindi ve yatsı namazlarının ilk dört rek'atlık sünneti gibi kılınır, ya’ni ilk oturuşta salli barik okunur, üçüncü rekatte kalkıldığında sübhaneke okunur. Kaza borcu olan, boş zamanlarında, beş vaktin sünnetleri ve terâvih yerine de kaza kılıp, bir ân önce, kazaları bitirip, bu namazları kılmağa başlamalıdır.
Terâvih namazı câmi’de cemâat ile kılınınca, başkaları evde yalnız kılabilir, günâh olmaz. Fakat câmideki cemâat sevabından mahrûm kalır. Evde, bir veya birkaç kişi ile cemâat ile kılarsa, yalnız kılmaktan yirmiyedi kat fazla sevab kazanır. terâvih namazına bir defa niyet etmek kafi ise de her iftitâh tekbîrinde niyet etmek daha iyidir. Yatsıyı cemâatle kılmıyanlar, terâvihi cemâat ile kılamaz. Yatsıyı cemâat ile kılmıyan bir kimse, farzı yalnız kılıp, sonra terâvihi cemâat ile kılabilir.
BAYRAM NAMAZLARI
Şevval ayının birinci günü fıtır, ya’nî Ramazan bayramının, Zilhiccenin onuncu günü ise, Kurban bayramının birinci günleridir. Bu iki günde, güneş doğduktan sonra, iki rek’at bayram namazı kılmak, erkeklere vâcibdir.
Bayram namazlarının şartları, Cuma namazının şartları gibidir. Fakat, burada hutbe sünnettir ve namazdan sonra okunur.
Ramazan bayramında namazdan önce tatlı [hurma veya şeker] yimek, gusül etmek, misvak kullanmak, en iyi elbiseleri giymek, fıtrayı namazdan önce vermek, yolda yavaşça tekbîr okumak müstehabdır.
Kurban bayramı namazından önce bir şey yimemek, namazdan sonra önce kurban eti yimek, namaza giderken yüksek sesle, özrü olan yavaşça tekbîr getirmek müstehabdır.
Bayram namazları iki rek’attir. Cemâat ile kılınır, yalnız kılınmaz. Ramazan ve Kurban bayramı namazlarının kılınışı aynıdır.
Bayram Namazı Nasıl Kılınır
1- Önce “Niyet ettim vâcib olan bayram namazını kılmağa, uydum hazır olan imâma” diye niyet ederek, namaza durulur. Sonra “Sübhâneke” okunur.
2- Sübhânekeden sonra eller üç defa tekbîr getirerek kulaklara kaldırılıp, birinci ve ikincisinde iki yana bırakılır. Üçüncüsünde, göbek altına bağlanır. İmâm önce Fâtiha, sonra bir sûre okur ve beraberce rükû’a eğilinir.
3- İkinci rek’atta, önce Fâtiha ve bir sûre okunur. Sonra iki el üç defa tekbîr getirerek kaldırılır. Üçüncüde de yanlara bırakılır. Dördüncü tekbîrde elleri kulaklara kaldırmayıp, rükû’a eğilinir. Kısaca: iki salla, bir bağla, üç salla, bir eğil! diye ezberlenir.
Teşrik Tekbîrleri
Kurban Bayramının arefesi günü, sabah namazından, dördüncü günü ikindi namazına kadar, hacıların ve hacca gitmeyenlerin, erkek, kadın herkesin, cemâat ile kılsın, yalnız kılsın, farz namazından sonra selâm verir vermez, bir kere “Teşrîk tekbîr”ini okuması vâcibdir.
Cenaze namazından sonra okunmaz. Camiden çıktıktan sonra veya konuştuktan sonra, okumak lâzım değildir.
İmâm tekbîri unutursa, cemâat terk etmez. Erkekler, yüksek sesle okuyabilir. Kadınlar yavaş söyler.
Teşrik Tekbîri:
“ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER. LÂ İLÂHE İLLALLAHÜ VALLAHÜ EKBER. ALLAHÜ EKBER VE LİLLÂHİLHAMD”. | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:09 am | |
| "Namaz tevâzudur, yalvarmadır, günahtan pişmanlıktır ve ellerini kaldırıp “Allah’ım!” diye yakarmadır. Kim böyle yapmazsa namazı eksiktir.” ( Tirmizi, Salat, 166)
Namaz duâdır. Namaz kılan bütün organlarıyla Allah’a duâ ederken âzâları âdetâ dil kesilir. Kul, bütün âzâlarının katıldığı bir lisan ile gönülden duâ edince duâsına icâbet edilmesi bir vaad-i ilâhîdir. Nitekim Allah Teâlâ “Bana duâ edin ki Ben duânıza icâbet edeyim.”(Gafir, 40/60) buyurmaktadır. Bu âyet-i kerimede mutlak bir duâ emri var. Mutlak emir, gönülden duânın, şartsız kabûlüne delildir.
Kime duâ ettiğinin şuûrunda olan bir kul, duâ edince perdeler açılır ve dileği yerine getirilmek üzere “divân-ı ilâhî” ye iletilir.
Tasavvuf ricâline göre namaz divân-ı ilâhîde durmaktır. Nitekim Cüneyd Bağdâdî’ye sordular:
- Namazın farzı nedir? O şu karşılığı verdi:
-Dünya ile bağları koparmak, dikkati toplayarak divân-ı ilâhîde durmak. Bu sözün anlamı şudur: Namazda beden seccâdede, akıl divân-ı ilâhîde olmalı, kalb huşû, âzâlar huzû ve huzûr ile dolmalı | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:09 am | |
| EVVABİN NAMAZI
Akşam namazından sonra kılınan sünnet-müstehap olan altı rekatlık namaz. Evvabin kelimesi "evvab" kelimesinin çoğuludur. Evvab, işlediği bir günahtan hemen tevbe ve istiğfar eden demektir. Tevbe ve istiğfar edenlerin namazı demek olan "evvabin namazı" bir çok hadiste çok sevaplı olduğu bildirilip teşvik edilen, altı rekatlık nafile namaz olup, akşam namazından sonra kılınır. Bu konuda, Ebu Hureyre (ra)den nakledilen bir hadiste, Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim akşam namazından sonra aralarında kötü bir şey konuşaksızın altı rekat namaz kılarsa, (kıldığı bu altı rekatlık namaz) onun için on iki senelik ibadete denk kılınır." (Tirmizi-Salat, 431) Ayrıca Peygamberimiz (sav)in, akşam namazından sonra altı rekat nafile namaz kıldığı ve "Her kim akşam namazından sonra altı rekat nafile namaz kılarsa, denizlerin köpükleri kadar olsa bile günahları affedilir." dediği nakledilmektedir. (Heysemi, Mecmeuz Zevaid, II, 230; Şevkani, III, 64. Her iki kaynakta Taberaniden nakleder.) Konuyla ilgili hadis kitaplarında yer alan rivayetlerde bazılarında, Peygamberimiz (sav) in akşam namazından sonra dört rekat kıldığı ve kılmayı teşvik ettiği de yer almaktadır. (Heysemi, Mecmeuz Zevaid, II, 230; Şevkani, III, 64. Her iki kaynakta Taberaniden nakleder.) Hanefilerden, evvabin namazı, (akşam namazından sonraki namaz), akşam namazının iki rekat müekked sünnetiyle birlikte altı rekat olduğunu söyleyenler, bu rivayeti esas almaktadırlar. Mezhebde tercihe şayan görüşe göre, bu namaz, akşam namazının müekked sünnetinin dışında altı rekatlık bir namaz olup, Hanefi alimleri, bu namazın kaç selamla kılınmasının daha faziletli olacağı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları, altı rekatın tümünün bir selamla kılınmasını daha faziletli görürken, bazısı iki selamla, bazısı da üç selamla kılınmasının daha faziletli olacağını söylemişlerdir. Niyet ettim Allah rızası için evvabin namazını kılmaya şeklinde niyet edilebilir. | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:09 am | |
| namazla ilgili konuları burda birleştirdim herkes daha rahat ulaşsın Konuyu sabitliyorum (Sübhâneke) Sübhânekellâhümme ve bi hamdik ve tebârakesmük ve teâlâ ceddük (ve celle senâük) ve lâ ilâhe gayrük. Namazlarda ayakta iken okunur. Okunduğu yerler: 1) Her namazın ilk rek'atinde iftitah tekbirinden sonra, 2) İkindi namazının sünnetinde üçüncü rek'ate kalkınca fatihadan önce, 3) Yatsı namazının ilk sünnetinde üçüncü rek'ate kalkınca fatihadan önce, 4) Teravih namazı dört rek'atte bir selâm verilerek kılınıyorsa üçüncü rek'ate kalkıldığı zaman fatihadan önce. 5) Cenaze namazında birinci tekbirden sonra. Anlamı: Allahım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka tanrı yoktur. NOT: Parantez içindeki "Ve celle senâük" cümlesi cenaze namazında okunur.
(Ettehiyyâtü)
Ettehıyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayyibât. Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh, Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-Sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh. Anlamı: Dil ile, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler Allah'a dır. Ey Peygamber! Allah'ın selâmı, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selâm bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kulları üzerine olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka tanrı yoktur. Yine şahitlik ederim ki, Muhammed, O'nun kulu ve Peygamberidir Okunduğu yerler:[/size] Namazların her oturuşunda okunur.
(Allahümme Salli) Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrâhime ve alâ âli İbrâhim. İnneke hamîdün mecîd [b]Anlamı: Allahım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye lâyık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin
(Allahümme Bârik) Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrâhime ve alâ âli İbrâhim. İnneke hamîdün mecîd. Anlamı: Allahım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye lâyık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin. Okunduğu yerler: 1- Bütün namazların son oturuşlarında Ettehıyyâtü'den sonra, 2- İkindi namazının sünneti ile yatsının ilk sünnetinin birinci oturuşunda Ettehıyyâtü'den sonra. 3- Cenâze namazında ikinci tekbîrden sonra (Rabbenâ âtina) Rabbenâ âtinâ fid’dünyâ haseneten ve fil’âhıreti haseneten ve kınâ azâbennâr. Anlamı: Allahım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru
(Rabbenâğfirlî) Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-Mü’minine yevme yekûmü’l hisâb.
ANLAMI:Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün mü’minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla. Okunduğu yerler: 1- Namazlardaki oturuşlarda Allahümme salli ve Allahümme Bârik'ten sonra, 2- Kunut dûasını bilmeyen, vitir namazında onun yerine “Rabbenâ âtinâ” âyetini okuyabilir. 3- Cenâze namazında üçüncü tekbîrden sonra okunacak duâları bilmeyen, bunların yerine yine “Rabbenâ âtinâ” ayetini duâ niyetiyle okuyabilir. (Kunut Duâları) Allahümme innâ nesteînüke ve nestagfirüke ve nestehdîke ve nü’minü bike ve netûbü ileyk. Ve netevekkelü aleyke ve nüsnî aleykel-hayra küllehü neşküruke ve lâ nekfüruke ve nahleu ve netrukü men yefcüruk. Anlamı: Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile öğeriz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkâr etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkâr eden ve sana karşı geleni bırakırız. Allahümme iyyâke na’büdü ve leke nüsallî ve nescüdü ve ileyke nes’â ve nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffâri mülhık.
Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetlerini sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kâfirlere ve inançsızlara ulaşır. okunduğu yerler:
Vitir namazının üçüncü rek’atinde Fâtiha ve sûre okunduktan sonra eller yukarı kaldırılıp tekbîr alınır ve eller tekrar bağlanınca Kunut dûaları okunur. SÛRELER
(Fâtiha Sûresi)
Elhamdü lillâhi rabbil’âlemîn. Errahmânirrahîm. Mâliki yevmiddîn. İyyâke na’büdü ve iyyâke neste’în. İhdinas-sırâtal müstekîm. Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayrilmagdûbi aleyhim ve leddâllîn.Amin MÂNÂSI Hamd (övmek, övülmek); O, âlemlerin Rabbi, O Rahmân, Rahîm, O, âhiret gününün mâliki Allâh'ın (hakkı) dır. O'na mahsustur. İlâhi! Yalnız Sana ibâdet ve kulluk ederiz, sade Sen'den yardım dileriz. Bizi doğru yola hidâyet eyle. Kendilerine bol bol nîmet verdiğin bahtiyarların yoluna, ki onlar ne azıp sapmış, ne de gazabına uğramışlardır. (Duâmızı kabul eyle Allâh'ım!) okunduğu yerler Beş vakit namazın her rek'atında bu sûreyi okumak vâciptir. Bu bakımdan her namaz kılan müslüman, bu sûreyi günde kırk kere, hiç değilse on yedi kere okuyacak demektir.
(Fil Sûresi) Elem tera keyfe fe’ale rabbüke bieshâbilfîl. Elem yec’al keydehüm fî tadlîl. Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl. Termîhim bihicâratin min siccîl. Fece’alehüm ke’asfin me’kûl.
MÂNÂSI
Görmedin mi, nasıl etti Rabbın Fil sahiplerine? Fendlerini, tedbirlerini (kötü düşüncelerini) bozup büsbütün perişan kılmadı mı? Üzerlerine sert taşlarla atış eden, sürü sürü kuşlar saldı da, hemen onları bir yenik hasıl (güve yiyip tanesiz kalmış ekin yaprağı, saman) gibi kılıverdi. (Kureyş Sûresi) Liîlâfi Kureyşin. Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf. Felya’büdû rabbe hâzelbeyt. Ellezî et’amehüm min cû’in ve âmenehüm min havf. MÂNÂSI Kureyş'in birbirleriyle veya başkalariyle andlaşması, anlaşması için; hele yaz ve kış seferlerine (faydalandıkları) andlaşması için, onlar (Kureyş) bundan böyle bu evin (Kâbe'nin) sahibine (Allâh'a) ibâdet etsinler; - O (sahip) ki, onları büyük bir açlıktan kurtardı ve müthiş bir korkudan emin kıldı. (Mâûn Sûresi) Era eytellezî yükezzibü biddîn. Fezâlikellezî, yedu’ulyetîm ve lâ yehuddu alâ ta’âmilmiskîn. Feveylün lilmusallîn. Ellezîne hüm an salâtihim sâhûn. El-lezîne hüm yürâûne. Ve yemne’ûnelmâûn. MÂNÂSI
Gördün mü o, dîne (ceza gününe ve âhirete) inanmayanı? İşte hak dîne ve ceza gününe inanmayan, o kimsedir ki: Öksüzü itip kakar, çâresizin ve yoksulun yiyeceğine dair teşvikte bulunmaz; ne kendisi doyurur, ne de başkalarının doyurması için kayırır. Vay o namaz kılanların haline ki, onlar namazlarını gereği gibi ciddî bir vazife olarak yapmazlar. Onlar ki gösteriş için yaparlar ve yardımlığı sakınırlar (kimseye bir damla şey vermek istemezler.)
(Kevser Sûresi) İnnâ e’taynâkelkevser. Fesalli lirabbike venhar. İnne şânieke hüvel’ebter. MÂNÂSI
Biz verdik sana (Yâ Muhammed) hakikatte Kevser. Sen de Rabbın için namaz kıl ve kurban da kesiver. Doğrusu, asıl ebter sana buğz eden (hınç besleyen, diş bileyen) in kendisidir. (Kâfirûn Sûresi) Kul yâ eyyühelkâfirûn. Lâ a’büdü mâ ta’büdûn. Ve lâ entüm âbidûne mâ a’büd. Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm. Ve lâ entüm âbidûne mâ a’büd. Leküm dînüküm veliye dîn.
MÂNÂSI
De ki: Ey kâfirler! Tapmam o taptıklarınıza. Siz de tapanlardan değilsiniz benim Mabudum (Allah)'a. Hem ben tapıcı değilim sizin taptıklarınıza. Hem de siz tapıcı değilsiniz benim ibâdet ettiğim (Allah)'a. Size dîniniz, bana da dînim. (Nasr Sûresi) İzâ câe nasrullahi velfeth. Ve raeytennâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ. Fesebbih bihamdi rabbike vestagfirh, İnnehü kâne tevvâbâ. MÂNÂSI
Allâh'ın (vaad eylediği) yardımı geldiği ve zafer kazanıldığı (Mekke'nin fethi ile İslâm'a fütûhat kapılarının açıldığı); ve insanların fevç fevç, küme küme Allâh'ın dînine girdiklerini gördüğün zaman artık Rabbını överek şanını yücelt ve Allâh'tan mağfiret iste. Çünkü O, tövbe ile kendisine dönenleri kabul eder. (Tebbet Sûresi) Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebbe. Mâ agnâ anhü mâlühû ve mâ keseb. Seyaslâ nâren zâte leheb. Vemraetühû hammâletelhatab. Fî cîdihâ hablün min mesed.
MÂNÂSI
Ebû Leheb'in iki eli kurudu, kendisi de (helâk oldu!). Ne malı fayda verdi ona, ne de kazandığı. O, (dünyada benzeri görülmemiş) bir alevli ateşe yaslanacak. Gerdanında hurma liflerinden bükülmüş bir iple odun taşıyan karısı da!
(İhlâs Sûresi) Kul hüvallâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad. MÂNÂSI
De ki: O, Allah, birdir. Allah, her yönden eksiksizdir ve her dileğin merciidir, her şey kendisine muhtâc olan Şanlı, Uludur. O, doğurmadı ve doğurulmadı. O'na hiçbir şey denk de olmadı. (Âyet-el Kürsî) Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi. ya’lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne bişey’in min ilmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm. Allâh, O Allâh'dır. O yegâne hak mâbuddur ki O'ndan başka İlâh yok, yalnız O; daima yaşayan, duran, tutan, her an bütün hilkat üzerinde hâkim, Hayy ü Kayyum ancak O'dur. Ne gaflet basar O'nu, ne uyku. Göklerde, yerde ne varsa hepsi O'nundur. Kimin haddine ki izni olmaksızın O'nun yanında şefaat edebilsin? Allah yarattıklarının işlediklerini, işleyenlerini, geçmişlerini, geleceklerini bilir. Onlar ise O'nun bildiklerinden yalnız dilediği kadarını kavrayabilir; başka bir şey bilemezler. O'nun kürsüsü, ilmi bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır ve bunların koruyuculuğu, bunları görüp gözetmek kendisine bir ağırlık da vermez.
O, öyle Ulu, öyle büyük ve yücedir…
(Felâk Sûresi) Kul e’ûzü birabbilfelak. Min şerri mâ halak. Ve min şerri gâsikın izâ vekab. Ve min şerrinneffâsâti fil’ukad. Ve min şerri hâsidin izâ hased. MÂNÂSI
De ki: Yaratılmışların şerrinden, karanlık çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden ve haset edenin, içindeki hasedini dışarıya vurduğu vakit, şerrinden; şafak aydınlığının Rabbine (Allâh'a) sığınırım. (Nâs Sûresi) Kul e’ûzü birabbinnâsi. Melikinnâsi. İlâhinnâs. Min şerrilvesvâsilhannâs. Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi. Minelcinneti vennâs. MÂNÂSI
"De ki: Sığınırım Rabb'ına nâsın. Melikine nâsın. İlâhına nâsın; şerrinden o sinsi vesvâsın. Ki, fiskos eder sinelerinde (1) nâsın; gerek cinden (olsun o sinsi) gerekse insden." | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:10 am | |
| NAMAZ ÇEŞİTLERİ:
1-Farz Namazlar: Beş vakit namaz, Cuma namazı ve cenaze namazıdır.
2-Vacib Namazlar: Vitir namazı, bayram namazları, adak olan namaz ve başlanıp yarıda kalan nafile namazlardır. Kazaya kalan vitiri, kaza etmek de vâcibtir.
3-Nafile Namazlar: Beş vakit namazın sünnetleri, teravih namazı ve sevap kazanmak niyeti ile kılınan teheccüd, tehıyyatülmescid, işrâk, duhâ, evvabîn, istihare, tesbih namazları gibi namazlardır.
NAMAZIN FARZLARI
Farz ALLAHU TEALANIN yapılmasını istediği kesin emridir.Bir ibadetin farzları yerine getirilmedikçe o ibadet doğru olmaz.Namaz kılarken.on iki şartı yerine getirmek farzdır.Bu farzların yedisi Namazın dışında,beşide içindedir.Dışındaki farzlara ''Şartlar'' denir,içindekilere de ''Rükünler'' denir.
Namazın Şartları(Dışındaki Farzlar)
1- Hadesten taharet: Abdestsiz olanın abdest alması, cünüp olanın da gusül etmesidir.
2- Necasetten taharet: Namaz kılanın, vücûdunu, elbisesini ve namaz kılacağı yeri, kaba ve hafif necasetten yâni dînimizde pis sayılan şeylerden temizlemektir. (Meselâ; kan, idrar, alkol gibi maddeler, dînimizde pis sayılmaktadır).
3- Setr-i avret: Avret yerini örtmek demektir. Örtünmek, Allahü teâlânın emridir. Mükellef olan insanın, namaz kılarken açması veya her zaman başkasına göstermesi ve başkasının da bakması haram olan yerlerine "Avret mahalli" denir. Erkeğin avret yeri, göbeğinden dizi altına kadardır. Kadınların ise, yüz ve ellerinden başka her yeri avrettir.
4- İstikbâl-i kıble: Namaza dururken kıbleye dönmektir. Müslümanların kıblesi, Mekke şehrinde bulunan "Kâ'be"dir.
5- Vakit: Namazı, vaktinde kılmaktır. Yâni namazın vaktinin girdiğini bilmek ve kıldığı namazın vaktini kalbinden geçirmektir.
6- Niyet: Namaza dururken kalb ile niyet etmektir. Yalnız ağız ile söylemeye niyet denmez. Namaza niyet etmek demek, ismini, vaktini, kıbleyi, cemâatle kılmıyorsa imâma uymayı, kalbden geçirmek demektir. Niyet, başlama tekbiri söylenirken yapılır. Tekbirden sonra edilen niyet, geçerli değildir ve o namaz kabul olmaz.
7- Tahrîme tekbiri: Namaza dururken "Allahü ekber" demektir. Bu başlama tekbirine "İftitah tekbiri" de denir. Başka kelime söylemekle, tekbir alınmış olmaz.
Namazın rükünleri(İçindeki Farzlar)
Namaza durunca yerine getirilecek beş farz vardır. Bu beş farzdan her birine 'Rükün" denir. Namazın içindeki farzlar şunlardır; 1- Kıyam: Namaza başlarken ve kılarken ayakta durmak demektir. Ayakta duramayan hasta, oturarak kılar. Oturarak kılamayan yatarak îmâ ile kılar. 2- Kıraat: Ağızla okumak mânâsına gelir. Namazda, Kur'ân-ı kerîmden sûre veya âyet okumaktır. 3- Rükû: Kırâattan sonra, elleri dize koyup eğilmektir. Rükûda en az üç kere "Sübhâne rabbiyel-azîm" denir. 4- Secde: Rükûdan sonra yere kapanmak demektir. Secde, arka arkaya iki kere elleri, alnı ve burnu yere koyup kapanmaktır. Her bir secdede en az üç kere "Sübhâne rabbiyel-a'lâ" denir. 5- Ka'de-i âhire: Son rekatta "Ettehıyyâtü"yü okuyacak kadar oturmaktır. Buna "son oturuş" da denir. | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:10 am | |
| NAMAZ
NAMAZ NEDİR? Namaz dinin direği, ibadetlerin en üstünüdür. Yüce Allah'a karşı en önemli ibadet görevimiz günde beş defa kıldığımız namazlarımızdır. Erginlik çağına gelen, akıllı her müslümana günde beş vakit namaz kılmak farzdır. Namaz, bizi yaratan, yaşatan, sayısız nimetleri veren yüce Allah'a karşı bir kulluk görevimizdir. Namaz kılanlar, Allah'ın emrini yerine getirmiş, kulluk borçlarını ödemiş ve Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış, dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşmuş olurlar.
NAMAZIN ÇEŞİTLERİ Namazın Farz, Vacib ve Nafile çeşitleri vardır. 1. Farz Namazlar: Beş vakit namaz ve cuma namazıdır. 2. Vacip Namazlar: Vitir ve bayram namazları, adanan na-mazlar, bozulan nafile namazların kazasıdır. 3. Nafile Namazlar: Farz ve vacip namazlardan başka kılınan diğer namazlardır.
NAMAZ VAKİTLERİ Her işin belirli bir zamanı vardır. Günde beş defa kılınan farz namazların kılınması için yüce Allah belli vakitler tesbit etmiştir. Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı günde beş defa kılınan namazların vakitleridir. Sabah Namazının Vakti: Sabaha karşı tan yerinin ağarmaya başlamasından, güneşin doğmasına kadar olan zamandır. Öğle Namazının vakti :Güneş tam tepemize gelip, gölge, doğu tarafına uzanmaya başladığı vakitten itibaren -güneş tepe noktasında iken var olan gölge müstesna- herşeyin gölgesinin bir veya iki misli oluncaya kadar devam eden zamandır. İkindi Namazının Vakti: Öğle namazı vaktinin bitiminden güneş batıncaya kadar olan zamandır. Akşam Namazının Vakti: Güneş battıktan sonra başlayıp güneşin battığı yerde meydana gelen kızıllık kayboluncaya kadar olan zamandır. Yatsı Namazının Vakti:Akşam namazının vakti çıktıktan sonra başlayıp sabah namazının vakti girinceye kadar devam eden zamandır. Vitir Namazının Vakti:Vitir namazının vakti de yatsı namazının vaktidir. Ancak vitir namazı, yatsı kılındıktan sonra kılınır. Cuma Namazının Vakti:Öğle namazının vaktidir. Teravih Namazının Vakti:Yatsı namazının vaktidir. Bayram Namazının Vakti: Bayram günleri sabahleyin güneşin doğuşundan yaklaşık 50 dakika geçtikten sonra başlayıp güneşin tepe noktasına gelmesine kadar devam eden zamandır.
Her namaz, kendi vakti girdikten sonra kılınır. Vakti girmeyen namaz kılınmaz. Her namazın kılınma vakti, kendi vakti girdikten sonra başlar, bir sonraki namazın giriş vaktine kadar devam eder. En iyisi her namazı vaktin ilk giriş zamanında kılmaktır. Güneş doğarken, tepe noktasında iken, batarken hiç bir namaz kılınmaz. Beş vakit namazın fazları ile sünnetlerinin kaçar rekat olduğu aşağıda gösterilmiştir.
NAMAZ REKATLERİ
Namaz Vakti= Sün. Farzdan önce / Farz / Sün. Farzdan sonra / Vitir / = TOPLAM SABAH =.............................2................2.. ................-........................-......=.... 4 ÖĞLE =........................4.............4.......... .....2..................-.....=....10 İKİNDİ =......................4.............4............ ....-..................-.....=.....8 AKŞAM =.....................-..............3...............2..................-.....=......5 YATSI =......................4..............4........... ....2..................3.....=.....13
NAMAZIN FARZLARI Namazın farzları 12'dir. Bunlardan altısı namazın dışındadır, bunlara "Namazın Şartları" denir. Altısı da namazın içindedir. Bunlara da "Namazın Rükünleri" denir. Namazın sahih olabilmesi için oniki farzın eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir.
Namazın Şartları: 1) Hadesten Taharet: Hades denilen manevî kirin giderilmesi için, abdest almak, gerekli hallerde gusül yapmaktır. 2) Necasetten Taharet: Namaz kılacak kişinin, bedeninde, üzerindeki elbisede ve namaz kılacağı yerde pislik varsa bunları temizlemektir. 3) Setr-i Avret: Namaz kılacak kişinin vücudunda örtünmesi gereken yerleri örtmesi demektir. Erkeklerin: Göbek ile diz kapağı arasını (dizkapağı dahil), Kadınların: Yüz, el ve ayaklardan başka vücudunun her tarafını örtmeleri gerekir. 4) İstikbal-i Kıble: Namazı kıbleye dönerek kılmaktır. Kıble, Mekke şehrindeki kutsal bina olan Kâbe yönüdür. Kâbe, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından yapılmıştır. 5) Vakit: Namazları kendi vakitleri içinde kılmaktır.Vakti gelmeden bir namazı kılmak caiz değildir. 6) Niyet: Hangi namazı kıldığını bilmek ve kalbinde hatırlamaktır. Niyetin dil ile söylenmesi sünnettir.
Namazın Rukünleri: 1) İftitah Tekbiri: Namaza başlarken tekbir almak demektir. 2) Kıyam: Namazda ayakta durmak demektir. 3) Kıraat: Namazda ayakta iken biraz Kur'an okumaktır. 4) Rükû': Namazda eller diz kapağına erişecek kadar eğilmektir. 5) Sücûd: Rükû'dan sonra ayaklar, dizler ve ellerle beraber alnı yere koymaktır. 6) Ka'de-i Ahîre: Namazın sonunda "Ettehiyyatü" okuyacak kadar oturmak demektir.
Namazın Vacibleri 1) Namaza "Allahu Ekber"sözü ile başlamak. 2) Farz namazların ilk iki rek'atında, nafile namazların her rek'atında Fatiha suresini okumak. 3) Farz namazlarının ilk iki rek'atında, vitir ve nafile namazların her rek'atında Fatihadan sonra sûre veya ayet okumak. 4) Fatihayı sureden önce okumak. 5) Secdede alın ile beraber burnu da yere koymak. 6) Üç ve dört rek'atlı namazların ikinci rek'atında oturmak (Buna ka'de-i ûlâ=birinci oturuş 7) Namazlardaki birinci oturuş ile son oturuşlarda ettehiyyatü'yü okumak. 8 ) Cemaatle kılındığı zaman sabah, cuma, bayram, teravih ve vitir namazlarının her rek'atında, akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rek'atında imamın fatiha ve sureyi açıktan, öğle ve ikindi namazlarında ise, gizlice okuması. 9) İmama uyan cemaatin fatiha ve sureyi okumayıp susması. 10) Vitir namazında kunut tekbiri almak ve kunut dualarını okumak. 11) Bayram namazlarında alınan ilâve tekbirler. 12) Ta'dili erkân, yâni ayakta iken dosdoğru, rükûda dümdüz olmak (Kadınlar biraz meyilli dururlar), rükûdan kalkınca iyice doğrulmak, iki secde arasında tam oturmak. 13) Namazın sonunda sağa ve sola selâm vermek. 14) Namazda yanılma olursa sehiv secdesi yapmak.
Namazın Sünnetleri 1) Beş vakit namaz ile Cuma Namazı için ezan ve kamet getirmek 2) İftitah tekbirini alırken elleri yukarıya kaldırmak 3) Sübhaneke ve Eûzu-Besmele'yi sessizce okumak 4) Sağ eli sol el üzerine koymak 5) Fatiha'dan sonra gizlice 'amin' demek 6) Rükû ve secdeye eğilip kalkarken alınan tekbirler 7) Rüku ve secde tesbihleri. ( Rukû'da üç defa "SÜBHANE RABBİYE'L AZÎM" ve her iki secdede üçer defa SÜBHANE RABBİYE'L ÂLÂ" demek.) 8 ) Rukü'dan doğrulunca "SEMİALLAHU LİMEN HAMİDEH" ve hemen arkasından "RABBENA LEKE'L HAMD" demek. 9) Kıyamda bir özür bulunmadığı takdirde iki ayağın arasını dört parmak kadar açık bulundurmak. 10) Rukü'da parmaklar açıK olarak dizleri tutmak, dizleri, dirsekleri dik ve sırtı baş ile dümdüz halde bulundurmak. 11) Secdeye varırken önce dizleri, sonra elleri, sonra yüzü vere koymak. Secdeden kalkarken önce yüzü, sonra elleri, sonra dizleri kaldırmak. 12) Tahiyyatı sessizce okumak 13) Selama sağdan başlamak 14) Sütre edinmek (Önü açık yerde namaz kılarken önüne sütre koymak)
Namazı Bozan Şeyler 1) Namazda konuşmak. 2) Birşey yemek veya içmek. 3) Kendi işiteceği kadar gülmek (yanındakilerin işiteceği kadar gülerse abdesti de bozulur.) 4) Birine selâm vermek veya verilen selâmı almak. 5) Göğsünü kıbleden çevirmek. 6) Dünyaya âit bir şeyden veya bir ağrıdan dolayı ağlamak "ah" demek. (Allah korkusundan dolayı ağlamak namazı bozmaz.) 7) Öksürüğü yok iken öksürmeye çalışmak. (Elde olmayarak normal gelen öksürük namazı bozmaz.) 8 ) Namazda bir iş yapmaya çalışmak. 9) Bir şeye üflemek. 10) Kur'an'ı, manası bozulacak şekilde yanlış okumak. 11) Ayeti mushaf'a bakarak (yüzünden) okumak. 12) Namazda abdesti bozulmak. 13) Teyemmüm eden kimsenin namazda suyu görmesi, mesh müddetinin namazda bitmesi 14) Sabah namazını kılarken güneşin doğması. 15) Cemaatle namazda kadınlarla erkeklerin arada bir perde olmadan yanyana bir safta kılması. 16) Namazda örtünmesi gereken yerlerin açılması ve bu açılmanın bir rükûn yapacak kadar süre devam etmesi. 17) Bayılmak, çıldırmak...
Namazın Mekruhları 1) Sıkışık abdestle namaz kılmak 2) Namazda elbise veya bir başka yerle oynamak 3) Namazda bir yere dayanmak 4) Gerinmek veya esnemek 5) Parmakları çıtlatmak 6) Özürsüz bağdaş kurmak 7) İnsan yüzüne karşı kılmak 8 ) Başı açık kılmak 9) Kıraatta, Kur'an-ı Kerimdeki sıraya uyulmaması. Bir sure atlamak 10) Erkeklerin secde ederken kollarını tamamıyla yere döşemeleri 11) Tek ayak üzerinde durmak veya bir ayağı yerden kesmek ve diğerine dayanmak 12) Namazda daha selam vermeden terleri veya yüze dokunmuş olan toprakları silmek 13) Namaz içinde, verilen selamı el veya baş işaretleriyle almak 14) İkinci rekatta birinci rekata göre daha uzun okumak 15) Yanmakta olan ateşe doğru namaz kılmak.... | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:11 am | |
| BİR NAMAZIN SEYRİ SENAİ DEMİRCİ Kıyamınla kıyametini başlatıyorsun. Kalk ayağa. Kıbleye yönel. Tekbir getir. "Allahuekber. ." Ayağına takılan, yolunu kesen, emellerini yok eden, hayallerini engelleyen ne varsa, hepsinden daha büyüktür O. Ayağına takılanı kaldıracak inceliği, emellerini gerçekleştirecek şefkati, seni hayallerine eriştirecek gücü O'nun büyüklüğünde bulacaksın. Bunu bilerek, teslim ol Rabbine, kaygılarını ve korkularını rahmetinin kucağına bırak usulca. Kaldır ellerini ve bir gun nasılsa huzurunda hareketsiz kalacak bu bedeni, bütün hücreleriyle O'na teslim et. Ayağa kalk ve "buradayım ey Rabbim" de. "Evinden kaçan kulun, yuvadan uçan kölen yine Sana geldi. Buradayım! Geldim! Huzurundayım!" Elini bağlamakla kötülükten çekiliyorsun. Dünya telaşının nabızlarını ne kadar da kuvvetli alıyorsun. Öyle bir ruya ki dünya, içinde uykunu da uyanıklığını da kaybetmişşin, uyanmaktan korkuyorsun. Ruyasında gördüğü ruyayı anlatan adam gibi, kendini uyanık sandığın yerde uykunun en derin yerindesin. Kendini burada kalmaya razı etmişşin, şimdiye razı olmuşşun. Ötesine gönlün de gözün de kapalı. İşte şimdi, dünya telaşını ellerinle geriye atıp tekbir getiriyorsun. Büyük bildiklerinden de büyük olanın huzurunda kaygılarını küçültüyorsun, telaşlarını durultuyorsun, korkularını dağıtıyorsun. Sağ elini sol elinin üzerine koyup serden el çekip hayra uzanıyorsun, yokluktan yüz çevirip varlığın kalbine akıyorsun. Varlığın göğsünde cılız bir nefes kadar hafifliyor, sadeleşiyorsun. "Subhaneke" fısıltısında, sonsuz gürültüler ortasında, bitmez telaşlar arasında, meyvesiz koşturmalar sonrasında Seni işiten, en ince sızılarına, en gizli arzularına kulak veren Rabbinle tanışıyorsun. Eğilmekle doğrultuyorsun kendini. Rukularında koca bir dunyanın yükünü atıyorsun omuzlarından. Azim olan Rabbinin huzurunda eğilip başkalarına izzetini ilan ediyorsun. "Subhane Rabbiye'l-Azim." Bedenin eğiliyor; ruhun doğruluyor. Başın alçalıyor; kalbin duruluyor. Yüzün yere dönüyor; alnına rahmet dokunuyor. Yalnızlaşıyorsun rukûda; telaşlarda unuttuğun, dünya çölünde kaybettiğin kendini yeniden buluyorsun. Tutup dizlerinden kendini kendine doğru çekiyorsun. Kendine gelmek için kendinden geçiyorsun. Oturmakla hayatın kalbinde yer tutuyorsun. Tahiyyata otur şimdi ve gözlerini ellerine kilitle. Diri olan her şeyin selamını söylerken dirileri diriltene, ölüleri diriltene dön, ellerini eline vereni bil. Ellerinin ne kadar da küçük kaldığını hatırla hırsların karşısında. Elinde kalanların seni avutamayacağını anla. Sahiplendiklerinin hepsi avuçlarının içinde ama avucun boş olacak bir gün. Biriktirdiklerinin hepsi şimdi yanında ama avucun boşalacak bir günün akşamında. Secde ederek başını göğe ağdırıyorsun. Yüzünü toprağa sür şimdi. Evine dön. Sılana koş. "Subhane Rabbiye'l-A'la." Başını yere koyarak sıfirla kendini. Rabbine de ki: "Sen varsın. Sen a'lasın. Eksiklikten uzaksın, noksanlıktan muallasın, kusurdan mukaddessin. Kusur bende. Benden yana eksiklik. Bende saklı acizlik. Bende bekler fakirlik. Yalnız Sana muhtaç olma zenginliğimdir secdem. Yalnız Sana kul olma serefimdir secdem." Secdeler ruhunun saltanatıdır. Varlığını huzurunda hiçlediğin andır secden. Rabbinin şahdamarı yakınlığından kalbine yakınlıklar emdiğin yerdir secde. Ruhunun mustular bulduğu demdir. Miracının 'kab-ı kavseyn'idir secde. Seni beni aradan çıkardığın yerdir secde. De ki: "Dediğini yapıyorum, secde edip yaklaşıyorum. Sana yaklaşıyorum. Tüm uzaklıkları uzaklara bırakıyorum. Tüm aldanışları tuzaklarda bırakıyorum." De ki: "Yüzümde secdelerimin izini bırak ey Rabbim. Alnıma rahmetinin nefhasını bırak ey Rabbim. Kalbime En Sevgili'nin aşkını bırak ey Rabbim. Secdemden dirilt beni. Secdemde öldür beni. Secdemde durult beni. Secdemde doğrult beni." Tenini kalbine bitiştiriyor her namaz. Ve sabah gelince yeniden, tenine dokunur ötelerin hülyası. Göğsüne değer bin Isa nefhası. Yusuf kokulu gömlekler sarılır tenine. Musa gibi ellerini göğsünden çıkarırsın. Uzakta bir ateş görmüşsün gibi kıvılcımlanır gökler. Yeniden dirilir gibisin. Unuttuğunu da unuttuğunu hatırlarsın yastığının kuytusunda. Ruyalardan dönersin. Yeniden yüklenirsin hicranları. Biriktirmeye başlarsın yeniden. Çoğaltmaya ayarlarsın kendini yine. Lakin, hala yırtıktır hayatın cepleri. Ayaklarının ucuna dökülüyor zamanın parçaları. Bir secdenin pınarında söndürüyorsun kalbinin yangınlarını. | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:11 am | |
| KURAN’DAKİ NAMAZ Kuran’daki namazın anlaşılması Kuran’a dayalı İslamiyet açısından büyük bir öneme sahiptir. Bunun sebebi mezhepçi zihniyetin; “Sırf Kuran’dan dini anlarsak, namazı nasıl kılacağız? Namazı sırf Kuran’a bakarak kılamayız. Demek ki Kuran dışı kaynaklar lazım...” şeklindeki izahlarıdır. Mezhepçilerin bu soruyu soruş tarzı bile dini anlamadıklarının delilidir. Yapılması gereken, dini anlamadaki metodu belirlemek ve dini ona göre anlamak ve uygulamaktır. Dinin kaynağı belli olduktan sonra metot; dinin kaynağını önümüze alıp namazı, orucu, ahlakı ve din adına her şeyi bu kaynaktan anlamamızdır. Yani namaz da dinin kaynağından anlaşılacaktır. Dinin kaynağı, kafadaki namaz fikrine göre belirlenmeyecektir. Kuran ile namaz adına bilinenler arasında fark varsa, çözüm dinin kaynağını değiştirmek değil, namaz adına bildiklerimizi düzeltmektir. Dinin tek kaynağı olan Kuran’ı elimize aldığımızda, Kuran’ın namaz adına gerekli tüm bilgileri içerdiğini görürüz. Kuran’da en detaylı şekilde anlatılan ibadet namazdır. Fakat bu, günümüzde namaz adına anlatılan her detayın Kuran’da geçtiği manasına gelmez. Mezheplerin teferruatlaştırıcı zihniyeti her konuya olduğu gibi namaza da elini atmış ve Kuran’da, yani dinde, olmayan teferruatlar namaza eklenmiştir.
Kuran’da geçmeyen hususların belli bir şekilde yapılması yanlıştır, bunlar yapılırsa namaz olmaz diye anlamamalıyız. Örneğin ileride göreceğimiz gibi namazda illaki Fatiha Suresi’ni okumak farz değildir. Fakat Kuran’ın ilk suresi olan Fatiha’yı, Kuran’ın bu bölümünü, namazda okumak tabi ki güzeldir. Yani namazda şunu yapmak farz değildir diye belirtmek, o hususa karşı olmak değildir. Sadece Kuran’da geçmeyen bir mecburiyetin farzlaştırılması yanlıştır. Yukarıdaki örneğimizi düşünürsek yanlış, Fatiha Suresi’ni okumak değil, Fatiha Suresi’nin her ayağa kalkışta okunmasının farz olduğunu söylemektir. Kitabımızın bu bölümünü ve diğer bölümlerini okurken lütfen “Bu husus Kuran’ın anlattığı namazda yoktur.” diye söylediğimiz hususlarda bu inceliğe dikkat edin. Kuran’da geçen namaz, hazırlık aşaması olan abdest ve boy abdestinden (gusül) başlayarak şöyledir NAMAZ VAKİTLERİ Kuran’da namazın, vakitleri belirlenmiş bir farz olduğu geçer (4-Nisa Suresi 103). Korku zamanında bile namaz kılınmasını açıklayan Kuran, hiç şüphesiz farz namazlarının vakitlerini de eksiksiz olarak açıklamıştır. Namaz vakitlerinin açıklanmasından kastımız, farz olan namazların açıklanmasıdır. Namaz övülmüş bir ibadettir. Allah’a yönelmenin, Allah’ı hatırlamanın bir şeklidir. Bu yönüyle namaz her an kılınabilen, her an yerine getirilebilen bir ibadettir. Fakat her kılınan namaz, farz namaz değildir. Örneğin gece yarısı fazladan namaz kılınabilir, fakat bu gece yarısı kılınan namazın farz olduğunu göstermez. Peygamber de, Peygamber’in yakınları da şüphesiz birçok kereler namaz kılmışlardır. Kuran’ın tek kaynak olduğunu unutan mezhepçi zihniyetliler bu namazların kimisini farz, kimisini sünnet ilan etmişler; Kuran’dan dini anlamak yerine, Peygamber yakınlarının hareketlerini kendilerince yorumlayarak din oluşturmuşlardır. Sünni mezhepler sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı diye beş namazı farz kılmışlardır. Şiiler üç vakit namazı farz kılıp bu vakitlerde beş vakit namazı birleştirdiklerini söylerler. Daha eski zamanlardaki Hariciler’in iki veya üç vakit kıldıklarına dair hadisler de vardır. Bu farz namazların dışında Kuşluk, Duha, Güneş, Ay tutulması, İstihare, Kadir, Regaip, Beraat gecesi namazları gibi birçok namaz da vardır. Vitir namazı ise kimilerine göre vacip olup farza yakındır, kimilerine göre ise sünnettir.
Savaş zamanı namazın kılınmasıyla ilgili bilgileri veren Kuran, hiç şüphesiz farz namazlarının vakitlerini de açıklamıştır. Kuran’dan delillendirilmeyen namazların belirli dönemlerde belirli kişilerce, halifelerce, hatta Peygamber tarafından kılınmış olması mümkündür. Çünkü Kuran namazı över ve farz namazların haricinde de namaz kılınması elbette ki iyidir. Bu açıdan bakıldığında yukarıda adı geçen ve yukarıda adını geçirmediğimiz, fakat namaz kitaplarında adı geçen namazların kılınmış olması mümkündür. Fakat Kuran’da adı geçmeyen namazların, farz namaz olarak algılanması çok büyük hatadır. Bu noktadan olaya baktığımızda sorun, hadislerin yorumlanış şeklindeki hatalardan kaynaklanmıştır. Şimdi dinin tek kaynağı olan Kuran’dan farz olan namazları isim ve vakitleriyle birlikte öğrenelim.
SABAH (FECR) NAMAZI Kuran’da namaz kelimesi “salat” kelimesi ile ifade edilir. “Bağlantı kurmak” tipinde manalara sahip olan “salat” kulun yaratıcısıyla kurduğu bağlantı, yani namaz için de kullanılır. “Salat” kelimesi “ikame” Şiliyle beraber “namaz kılmak“ manasında kullanılmıştır. “Salat-ı Fecir” yani “Sabah namazı” ismi 24-Nur Suresi 58. ayette geçmektedir. “Fecir” gecenin karanlığında güneşin ilk ışıklarının çıkışını ifade eder. Bu bir süreçtir ki güneşin doğuşuna kadar devam eder. Nitekim varlığı adından belli olan bu namazın, 11-Hud Suresi 114. ayette vakti de tam belli olmaktadır.
Gündüzün iki tarafında, gecenin yakınlarında namaz kıl. Güzellikler çirkinlikleri giderir.
11- Hud Suresi 114
Arapça’daki “nehar” “gündüz”, “leyl” “gece” demektir. “Tarafeyin-nehari” ifadesi gündüzün iki tarafını ifade eder. “Taraf” ise; “uç, dıştan bitişik bölüm” manalarına gelmektedir. Kuran’da geçtiği diğer ayetlerde de aynı anlamda kullanılır. Gündüzün başlangıcını güneşin doğuşu, günün bitişini güneşin batışı olarak alırsak günün iki tarafında sabah ve akşam namazları vardır. Bu zamanların tam anlaşılması için “zülefen minel-leyl” ifadesi ile bu vakitlerin, aynı zamanda gecenin gündüze yakın zamanları olduğu vurgulanır.
Yani sabah namazı, ismi ile 24-Nur Suresi 58. ayette geçer. Bu isim aynı zamanda sabah namazının vaktini de tarif eder. Ayrıca 11Hud Suresi 114. ayette sabah namazının vakti belirlenmiştir. Sabah namazı Kuran’daki ismiyle “Salat-ul Fecir” adından da belli olduğu gibi günün ilk ışıklarıyla başlar ve günün başlangıcı olan güneşin doğuşuyla biter.
AKŞAM (İŞA) NAMAZI İşa namazının ismi de 24-Nur Suresi 58. ayette geçmektedir. Sözlükten “işa” kelimesinin anlamına bakanlar, güneşin batışından havanın kararmasına kadar olan vakte, yani bizim Türkçe’de “akşam” dediğimiz vakte “işa” denildiğini görürler. 12- Yusuf Suresi 16 ve 79Naziat Suresi 46. ayette de aynı kelime geçmektedir. Diğer iki ayetteki aynı kelimeyi “akşam” diye çeviren bazı çevirmenlerin, bu kelimeyi Türkçe bir kelime olan “yatsı namazı” diye çevirmeleri, mezhep izahlarının etkisinde kalmalarındandır. Bu çeviri “yatsı namazı” diye mezheplerin tarif ettiği namazı Kuran’ın da farz kıldığı izlenimini vermektedir ki bu yanlıştır. Fakat “yatmak” kökeninden gelen “yatsı” kelimesinden kasıt “işa namazının” yatmadan önce kılınan son farz namaz olması ise bu doğrudur. Ayette buna işaret de vardır:
Ey iman edenler! Yönetiminiz altındakilerle, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesinler. Fecir(Sabah) namazından önce, öğle vakti elbisenizi çıkardığınızda, işa(akşam) namazından sonra. Çıplak olabileceğiniz üç vakittir bunlar.
24- Nur Suresi 58
Son namazı kılmak için mescide giden, topluca namazı kılan kişi bu namazdan sonra mescide gitmeyeceği için muhtemelen üzerini değiştirecektir. Ev kıyafetine bürünecektir. Bu yüzden yatmadan önceki son namaz işa namazı olarak düşünülüyorsa bu doğrudur. Yoksa vakit olarak akşamı ifade eden bir kelime, namaz kelimesiyle birleşirse bambaşka bir vakit olan yatsıyı ifade eder deniliyorsa, bunun yanlışlığı ortadadır. Bu ayette son farz namazın akşam namazı olduğunu destekleyici bir ifade tarzı vardır. Arapça sözlüklerden “işa” kelimesinin manasını araştıran herkes, “işa” kelimesinin “güneşin batışından gecenin karanlığına kadar olan zaman dilimi”ni ifade ettiğini görecektir.(Evdeki çocukların çıplaklığın mümkün olduğu vakitlerde izinsiz odalara dalmamalarını öğütleyen bu ayetten bir sonraki ayette, bu çocukların ergenlik yaşına gelince, her zaman özele saygı gösterip, izin alarak ebeveynlerinin odalarına girmeleri öğütlenir.)
Akşam namazının vaktinin anlaşıldığı ayet (11-Hud Suresi 114) sabah namazında belirttiğimiz ayettir. Gündüzün iki tarafında kılınan namazlardan biri sabah namazı olunca, diğeri de bu namazın simetriği olan akşam namazıdır. Bu namazın vakti de aynı şekilde gecenin gündüze yakın olan zamanıdır. Bu ayet dışında akşam namazının vaktini belirleyen bir ayet daha vardır:
Güneşin sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Fecir(sabah) vakti Kuran’ı, fecir(sabah) vakti Kuran’ına tanık olunur.
17- İsra Suresi 78
Gecenin kararması, akşamın bitiş vaktini vermektedir. Işığın alametlerinin tamamen yok olmasıyla akşam namazının vakti biter. Bu durumda da “güneşin sarkması” ifadesi güneşin ufukta batışını belirler. Böylece güneşin batımı ve gecenin kararmasının arasındaki vakit, namaz vakti olarak belirtilir. Bu ayetin devamında sürekli akşam namazıyla beraber geçen sabah namazının vaktinin vurgulanması da ilginçtir. Fakat bu ayette sabah namazı değil, sabah Kuran okumak vurgulanır. Demek ki sabah namazının vaktinin içinde veya namazın dışında Kuran okumaya özel bir önem vermek gerekir. Görüldüğü gibi akşam ve sabah namazları isimleriyle beraber Kuran’da geçerler. Üstelik bu isimler namazın kılınacağı vakti de ifade ederler. İlaveten sabah ve akşam namazının zamanı da açıklanmıştır. Üstelik 24- Nur Suresi 58. ayette sabahın günün ilk, akşamın günün son namazı olduğuna işaret vardır.
VUSTA (ORTA, EN İYİ) NAMAZI Vusta namazına delil olarak 2-Bakara Suresi 238. ayet gösterilir.
Namazları koruyun. Ve vusta (orta, en iyi) namazı da.
2- Bakara Suresi 238
Sabah ve akşam namazının vakitlerini çıkardığımız ayetler ve bu ayet dışında namaz vakitlerinin çıkartılabileceği hiçbir ayet yoktur. Demek ki namaz vakitleri bu ayetlerden anlaşılacaktır. Günün bir ucundaki namaz sabah namazı, günün diğer ucundaki namaz da akşam namazı olunca orta namazını bu iki namazın ortasında aramak lazımdır. Tüm kültürlerde günün uyanmayla başladığını, gecenin dinlenmemiz için yaratıldığını, geceleyin kalkıp ibadetin bir tek Peygamberimiz’e has kılındığını (17-İsra Suresi 79) düşünürsek orta namazı, sabah ile akşam namazının arasında gündüz kalan vakit olur. “Vusta” kelimesine “orta” manasının verilmesinden günün ortalarında kılınan bir namaz olduğunu düşünenler olabilse de bu kelimeyi sınırlayan hiçbir ifade olmadığı için sabah ile akşamın arasında kalan tüm zaman dilimini, bu namazın vakti olarak kabul etmek gerekir. Vusta namazı ifadesinden, orta namazı sonucuna varıldığında “vusta” kelimesi hem namazın ismini, hem zaman dilimini belirleyen kelime olur.
Diğer bir görüşe göre “vusta” kelimesinin “en iyi” manasına sahip olduğu, bu kelimenin bir namazı belirtmediği, ayetten namazların korunması ve en iyi şekilde kılınmasının anlaşıldığı söylenir. “Vusta” kelimesi üzerinde bir inceleme bu konuya açıklık getirecektir. 2-Bakara Suresi 143, 5-Maide Suresi 89, 68-Kalem Suresi 28, 100-Adiyat Suresi 5 ayetlerinde de bu kelime geçer. Bu ayetleri inceleyerek “vusta” kelimesini anlamaya çalışabilirsiniz.
Görüldüğü gibi Kuran’da namazın beş vakit olduğuna dair bir ifade yoktur. Namazın uzunluğu, rükuda, secdede ne söyleneceği de Kuran’da geçmez. Aslında hadislerde de namazın uzun mu, kısa mı olduğu, rükuda, secdede ne söylenmesi gerektiği bulunmaz. Bugünkü anlatılan namazın uydurma dolu hadislerle bile açıklanması mümkün değildir. Namazdaki birçok husus tamamen mezhep kurucularının şahsi görüşleriyle oluşmuştur. Peygamber’in hem çok uzun hem de çok kısa namaz kıldığına; uzun rüku, uzun secde ettiğine dair de birçok hadis vardır. Ama mezhepçiler, rükuları üç “Subhane rabbiyel azim”, secdeleri üç “Subhane rabbiyel ala” ifadeleriyle belirlemiş, taklitçilerini sadece bu ifadelere mahkum edip, Allah’ın serbest bıraktığını gereksiz yere sınırlamışlardır. Normalde rükuda ve secdede belirli ifadeleri söylememizin gerekip gerekmediği, namazın süresinin kişinin şahsi görüşüne bırakıldığı, Kuran’dan anlaşılacağı gibi hadisler doğru yorumlansaydı da anlaşılabilirdi. Mezhepler serbest bir alanı kendi belirlemeleriyle dondurmuşlardır.
Hadislerin hepsinden namazın beş vakit olduğu da çıkmaz. Birçok hadisten Peygamberimiz’in üç vakit namaz kıldığı çıkar. Özellikle Şiiler üç vakit namaz kılarken bunu kendi hadislerine dayandırırlar. Şiiler’in üç vakit kılıp, bu üç vakitte beş vakit namazı birleştirmelerinin, iki ekol arasında orta yol bulma gibi bir çabadan kaynaklandığını sanıyoruz. Kuran’ın hiçbir yerinde birleştirme(cem) diye bir konudan bahsedilmez. Kuran’a göre namaz belirttiğimiz vakitlerde farzdır. Eğer üç vakit namaz kılıp, bu üç vakitte beş veya yirmi vakit namaz kılıyorsanız yine de üç vakit kılmış olursunuz.
Yatsı namazını kılacak kişi ben beş vakit namazı yatsı namazında birleştirdim dese de bir tek yatsı namazını kılmış olur. Çünkü namazı, farz olan vakit namazı yapan, kılınan rekat sayısı değil, belli bir vakitte kılınır oluşudur. Şiiler gibi Ehli Sünnet’in Şafi , Maliki, Hanbeli mezhepleri de namazları birleştirme konusunda çok toleranslı olmuşlardır. Bir kısmı hiç sebepsiz, bir kısmı şiddetli yağmurda bile namazların birleştirilebileceğini düşünmüştür. Yani mezheplere göre; Peygamber beş vakit namazı üç vakitte cem etti (birleştirdi) diyenler, aslında namazın üç vakitten çok olamayacağını kabul etmiş olurlar. Namazın minimumu farz namazlar kadardır. Namazın fazladan kılınması gayet doğaldır. Farz namazların beş ilan edilmesi Sünni mezheplerin bir yorumudur. Eğer namaz beş vakit olsaydı, Kuran’dan bunların ismi, vakti belli olurdu. Kuran’da Peygamber’e özel, fazladan ibadet vakti bile belirtilmişken (17-İsra Suresi 79), tüm Müslümanlara farz olan bir namazın vaktinin belirtilmemesi hiç mümkün müdür? Evvelki ayetlerden görüldüğü gibi, Kuran’da belli olan namazlar vardır. Neden vakti belli olmayan ikindi gibi, yatsı gibi namazların farz olduğunu düşünelim? Tahminimiz bazı kişiler Allah’ı zikretme (hatırlama), Allah’ı tespih etme (yüceltme, yönelme) ile ilgili ayetlerdeki tespih, zikretme faaliyetlerini düzene koymak için fazladan namazlar farzlaştırmışlardır. Zikretme ve tespih faaliyetlerini namaz kılarak yapmak güzel bir yöntem olabilir ama Allah’ın farzlaştırmadığı şekilde bu vakitleri namaz vakti olarak farzlaştırma kabul edilemez.
17-Öyleyse akşama erdiğinizde de, sabaha erdiğinizde de tespih (yüceltme, yönelme) Allah’adır.
18-Övgü O’nundur. Göklerde ve yerde, günün sonunda, öğleye erdiğinizde.
30- Rum Suresi 17,18 | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:11 am | |
| Biz Müslümanlar arasında oldukça yanlış bilinen bir genel kanıya göre Namaz’ın sadece Müslümanlar’a özgü bir ibadet oluşudur. Müslümanlar Allah’a olan ibadetlerini her gün belirli zamanlarda namaz kılarak yerine getirirler ve bu ibadet onların üzerine farzdır, Hristiyanlar ve Yahudiler ise Namaz kılmazlar ve yerine genellikle haftada 1 kez, kilise ve sinagoga giderler ve ibadetlerini yerine getirmiş olurlar. Hepimizin ya da çoğumuzun bildiği bu şekildedir öyle değil mi?
Oysa Kuran’ın ayetlerine göre bence durum hiç de böyle değil:
83. İsrailoğullarından şöyle bir söz de almıştık: Allah`tan başkasına ibadet etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranın. İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. namazı kılın, zekatı verin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hala da yüz çevirip duruyorsunuz. 2-Bakara Suresi
87. Mûsa`ya ve kardeşine şunu vahyettik: Kavminiz için kendilerini yerleştirmek üzere Mısır`da evler hazırlayın. Evlerinizi kıble yapın/karşılıklı yapın ve namaz kılın. İnananlara müjde ver. 10-Yunus Suresi
39. Zekerriya mihrapta durmuş namaz kılarken, melekler ona şöyle çağırmışlardı: “Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi doğrulayıcı bir efendi; nefsine egemen bir benlik, hayır ve barış sevenlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeliyor. ” 3-Ali İmran Suresi
87. Dediler ki: "Ey Şuayb! namazın mı emrediyor sana, atalarımızın tapar olduğunu terk etmemizi yahut mallarımızda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi? Esasında sen; gerçekten yumuşak huylu, olgun bir insansın 11-Hud Suresi
37. "Ey Rabbimiz! Ben, çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin yanındaki, ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki, namazı kılsınlar, ey Rabbimiz! Sen de insanlardan bazı gönülleri, onlardan hoşlanır yap. Çeşitli meyvelerle onları rızıklandır ki, şükredebilsinler!" 14-İbrahim Suresi
40. "Rabbim! Beni, namazı özenle yerine getiren bir insan yap. Soyumdan bir kısmını da. Rabbimiz, duamı kabul et!"
14-İbrahim Suresi
4. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine beyyine/açık delil geldikten sonradır ki parçalanıp bölündüler. 5. Oysaki onlara, dini yalnız O`na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah`a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din.
98-Beyyine Suresi
Ayetlerde açık açık ifade edildiği üzere namaz ibadeti sadece Hz. Muhammed ve kavmine farz kılınmadığı gibi başlangıcı da İslamiyet değildir. İslamiyetten önce de Hak dinlerin peygamberleri ve mensupları namaz kılmaktadırlar ya da kılmaları emredilmiştir. Namaz ibadeti Hz. Muhammed’ten çok çok öncesinde İbrahim Suresi’nde geçtiği üzere Hz. İbrahim’in de yaptığı ve soyunun özenle yerine getirmesi için dua ettiği bir ibadettir. Sonrasında Hz. Şuayb da namaz kılmıştır. Meryem’i himayesinde bulunduran Zekerriya da namaz kılmıştır. Hz. Musa ve kavmine de namaz açık bir şekilde emrolunmuştur. Beyyine suresinde geçen ayetlerden Ehlikitap kapsamında yer alan Hz. İsa’ya da aynı emrin verildiği görülmektedir.
Bugün gerçekleşen uygulama nasıldır, Ehli kitap bu emirleri ne kadar yerine getiriyor, ne kadar getirmiyor ayrı bir tartışma konusudur ama biz Müslümanların bilmesi gereken Kuran’da geçen ve bizlere vaktiyle birlikte kılmamız Allah tarafından emrolunmuş Namaz’ın sadece bize değil, tarih boyunca tüm Hak dinlere emrolunduğu ve ne kadar önem verildiğidir. | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:12 am | |
| Müslümanın Hayatında Namaz İbadetinin Önemi
İman sahibi bir insan ibadetlerine gösterdiği titizlikle kendini belli eder. Allah (cc)’ın farz kıldığı namaz, oruç, abdest ibadetlerini yaşamı boyunca şevkle sürdürür. Allah (cc) salih Müslümanların ibadet şevkini pek çok ayetiyle haber vermiştir. Bu ayetlerden biri şu şekildedir:
Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 22)
Namaz, müminlere hayatları boyunca sürdürmeleri emredilen, vakitleri belirlenmiş bir ibadettir. İnsan unutmaya ve gaflete düşmeye müsait bir varlıktır. İradesini kullanmayıp kendini günlük olayların akışına kaptırırsa asıl dikkatini vermesi ve aklında tutması gereken konulardan uzaklaşır. Allah (cc)'ın her yönden kendisini sarıp kuşattığını, her an kendisini izlediğini, işittiğini, yaptığı her şeyin hesabını Allah (cc)'a vereceğini, ölümü, cennetin ve cehennemin varlığını, kaderin dışında hiçbir olayın meydana gelmeyeceğini, karşılaştığı her şeyde, her olayda bir hayır olduğunu unutur. Gaflete düşerek, hayatının gerçek amacını aklından çıkarabilir.
Günde beş vakit kılınan namaz ise, bu unutkanlık ve gafleti yok eder, müminin bilincini ve iradesini canlı tutar. Müminin sürekli olarak Allah (cc)'a yönelip dönmesini sağlar ve Rabbimizin emirleri doğrultusunda bir yaşam sürdürmesine yardımcı olur. Namaz kılmak için Allah (cc)’ın huzurunda duran mümin, Rabbimiz ile güçlü bir manevi bağ kurar. Namazın insana Allah (cc)’ı hatırlattığı ve insanı her türlü kötülükten alıkoyduğu bir ayette şöyle bildirilmektedir:
Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Tarih boyunca peygamberler kavimlerine Allah (cc)'ın farz kıldığı namaz ibadetini tebliğ etmişler, kendileri de hayatları boyunca bu ibadeti en güzel ve en doğru şekilde uygulayarak tüm müminlere örnek olmuşlardır. Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şu şekildedir:
- Hz. İbrahim için:
Rabbim, beni namazı(mda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur. (İbrahim Suresi, 40)
- Hz. İsmail için:
Kitap'ta İsmail'i de zikret. Çünkü o, va'dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi. Halkına, namazı ve zekatı emrediyordu ve o, Rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı. (Meryem Suresi, 54-55)
- Hz. Musa için:
Gerçekten Ben, Ben Allah'ım, Ben'den başka ilah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl. (Taha Suresi, 14)
Hz. İsa için:
(İsa) Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.” Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti. (Meryem Suresi, 30-31)
Mümin kadınlara örnek olarak gösterilen Hz. Meryem'e de namaz kılması emredilmiştir:
Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et. (Al-i İmran Suresi, 43) | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:12 am | |
| Namazları Vakitlerinde Kılmanın Önemi Peygamber Efendimiz (sav) namazla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır:
"Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, helal kadın ve gözüm nuru olan namaz". (Nesai, İşretu'n-Nisa 1)
Kuran’da ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinde Müslümanların yerine getirmesi gereken ibadetler ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Örneğin İslam'ın beş temel şartından olan ibadetlerle ilgili olarak İbni Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:
"İslam beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah'ın evi Kâbe'yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak." (Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru sûre(2) 30; Müslim, Îmân 19-22. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, Îmân 13)
Bu ibadetler içinde hem Kuran’da hem de Resulullah (sav)’in hadislerinde en çok üzerinde durulanlardan biri şüphesiz ki namaz ibadetidir. Namaz müminler için bir kalkandır, kötülüklerden alıkoyar, iyiliklere, barışa, esenliğe, kardeşliğe götürür. Allah (cc) bir ayette şöyle buyurmaktadır:
"Sana kitaptan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklardan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek muhakkak en büyüktür..." (Ankebut Suresi, 45)
Peygamberimiz (sav) bir hadisinde de, ahirette muhasebesi yapılacak ilk amelin namaz olduğunu ve kulun namazları tamamsa kurtulacağını, aksi takdirde hüsrana uğrayacağını bildirmiştir. (Tirmizî, Mevâkît 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 149; Nesâî, Salât 9; İbni Mâce, İkâmet 202)
İbni Mes'ud (ra)’dan rivayet edilen bir başka hadiste ise, "Resulullah (sav)’e hangi amel daha faziletlidir?"diye sorulduğu, Hz. Muhammed (sav)'in "Vaktinde kılınan namazdır." (Buhârî, Mevâkît 5, Cihâd 1, Edeb 1, Tevhîd 48; Müslim, Îmân 137-139. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 14, Birr 2; Nesâî, Mevâkît 51) diye cevap verdiği bildirilmiştir.
Kendisi namaz konusunda her zaman çok titiz davranmıştır, ayakta duracak hali kalmayıncaya kadar namaz kılmaya devam etmiştir. (Buhârî, Tefsîrû sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81)
Resulullah Efendimiz (sav)'in namaz ile ilgili diğer bazı hadisleri şunlardır:
Câbir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Beş vakit namazın benzeri, sizden birinizin kapısı önünden akıp giden ve her gün içinde beş defa yıkandığı bol sulu bir ırmak gibidir." (Müslim, Mesâcid 284)
Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i:"Gerçekten kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terketmek vardır" buyururken işittim. (Müslim, Îmân 134. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Îmân 9; İbni Mâce, İkâmet 17)
"Cemaatle kılınan namazın sevabı yalnız başına kılınan namazdan yirmi derece efdal (en faziletli, en üstün olan)dir." (Buhârî, Ezân 30; Müslim, Mesâcid 249. Ayrıca bk. Nesâî, İmâmet 42; İbni Mâce, Mesâcid 167)
Bu hadis-i şerifler namaz ibadetinin ne kadar önemli olduğunu ve bu ibadette çok titiz olunması gerektiğini açıkça bildirmektedir. Namaz, vaktinde ve huşu içinde kılındığında Allah (cc) Katında makbul bir ibadet hükmündedir. Dolayısıyla namazı kazaya bırakmamak gerekir. Kuran’da Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
"… Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır." (Nisa Suresi, 103)
Ancak eğer namaz istemeyerek de olsa vaktinde kılınamamışsa, mutlaka kaza edilmeli, namazı kaçırdım diyerek kaza namazları ihmal edilmemelidir. Kaza namazlarında da mutlaka sünnet namazlarını da eda etmeli bu sırada namazın tadil-i erkanına (namazın bütün esaslarını usülüne göre yerine getirmeye) dikkat edilmelidir. Çok faziletli bir ibadet olan namaz, Kutlu Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in buyurduğu gibi her Müslümanın “gözünün nurudur”.
Bir Müslümanın özürsüz olarak sünnetleri terk etmesi İslam’ın ruhuna aykırı bir durumdur. Bütün Müslümanlar Resulullah (sav)’in sünnetlerini hayata geçirmeli, onun uygulamalarını titizlikle tatbik etmelidirler. Bir ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler." (Al-i İmran Suresi, 164) | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:13 am | |
| Namazı Huşu İçinde Kılmak İmandan sonra gelen en önemli ibadetlerden olan namaz, müminlere hayatları boyunca sürdürmeleri emredilen, vakitleri belirlenmiş bir ibadettir.
Günde beş vakit kılınan namaz bazı insanların üzerindeki unutkanlık ve gafleti yok eder, müminin bilincini ve iradesini canlı tutar. Müminin sürekli olarak Allah'a yönelip dönmesini sağlar ve Yaratıcımız olan Allah'ın emirleri doğrultusunda bir yaşam sürdürmesine yardımcı olur. Namaz kılmak için Allah’ın huzurunda duran kişi, Allah ile güçlü bir manevi bağlantı kurar. Namaz ibadeti, başta peygamberler olmak üzere tüm iman edenlere farz kılınmış bir ibadettir. Tarih boyunca insanlara gönderilmiş olan peygamberler kavimlerine Allah'ın farz kıldığı bu ibadeti tebliğ etmişler, kendileri de hayatları boyunca bu ibadeti en güzel ve en doğru şekilde uygulayarak tüm müminlere örnek olmuşlardır. Bu yönüyle namaz, Allah'ın elçilerinin kavimlerine yaptıkları fiili bir tebliğ şeklidir.
Huşu, 'saygı dolu korku' anlamına gelir. Namazı huşu içinde kılmak ise Yüce Rabbimiz'in huzurunda O'nun heybet ve azametini kalbimizde hissederek, O'na saygı dolu bir korku besleyerek bu ibadeti yerine getirmektir. Namazda, alemlerin Rabbi olan Allah'ın huzurunda durduğunun bilincinde olan bir mümin elbette ki bu güçlü heybet ve korkuyu içinde yaşayacak ve Allah'a bu korkusu ve saygısı ölçüsünde yakınlaşacaktır. Namaz ibadetini hakkıyla yerine getirmek isteyen bir mümin, huşuyu engelleyebilecek şeylere karşı önlem almalı, namazda gereken dikkat ve konsantrasyonu sağlamaya azami titizlik göstermelidir. Rabbimiz, Kendi huzurunda durduğumuzda, sadece O'nu anmamızı, O'nu yüceltmemizi ve bütün eksikliklerden münezzeh tutarak O'nu birlememizi buyurmaktadır. Namazı dosdoğru kılmak da tüm bunları gerçekleştirmek için bir fırsattır. Allah ayette Kendisi'ni zikretmek için namaz kılınmasını buyurmaktadır:
Gerçekten Ben, Ben Allah'ım, Benden başka ilah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl. (Taha Suresi, 14) | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:13 am | |
| ZUHRU AHİR Peygamber Efendilerimizin yaşadıkları zamandaki imkanları ile yaşamaya müsâit lütfedilen emr-i ilâhîler insanların dünyevî ve uhrevî yaşantılarında kemâlatlarına göre tanzim edilen tertîb-i ilâhîler ki, bunlar şerîatlardı. Kabîlelerin, yâni toplumların dünyâda huzur, birlik berâberlik ve âhiret hayâtında vâdedilen ebedî hayâtın sonsuz nîmetlerini kazanmaları için, emr-i ilâhîye uygun yaşamaya mecbur ve muktedir kılınan bahtiyar insan “yeryüzünde halîfemi yaratacağım”hitâbının sırrını anla. ALLAH “biz, insanı ahsen-i takvim üzere yarattık” diyor. En güzel sîmâda yaratılmak şerefine nâil olan, kendinden daha güzel yaratık yaratılmadığını bilip de şımaran insan, bu “âlemleri yaratan benim, tanzîmini sen yapacaksın” hitâbına nâil olup da, vazîfesini idrak edemediğinden, “hatâ ederim” zannı ile cüz’î irâdesini de kullanmayı bilmeyen insan, ALLAH’ın akıl, mantık ve irâdene verdiği güçte “O’nu görüyormuş gibi” hissedeceksin. “Bu meziyetlerde seni müsâit kıldım. Benim zâtıma eş ve ortak tanıma. Bu türlü ilme müsâit kılındın diye kendinde bir şeyler görüp de uluhiyyet iddiâsına kalkışma. Bu türlü yersiz iddiâların sahtekarlıktan başka ismi yoktur. Fiilî ve sübûtî sıfatlarımın en çok sende zuhûru görülecek. Sen benim yarattığım abdimsin, kulumsun, Rab olamazsın.” Peygamberimiz Efendimiz Muhammed Mustafâ (s.a.v)’e : “Habîbim, ‘Rabbım ALLAH’ de, dosdoğru yürü” buyurmadı mı? ALLÂH’a inanmış, Âmentü’ye îman etmiş beşer arasındaki düşünce farklılıklarının, hattâ aynı şerîatta görülen ibâdete, sünnete müteallik ayrılıkların az da olsa îzâhı mümkündür. Bunlar içtihâdî mevzûlardır. Hicrî 5. asırdan bu yana yalnız Türkiye’de uygulanan, başka İslam âleminin bilmediği, bilmek de istemedikleri “zuhr-u âhir ” denen, ALLÂH’ın emri, Hazret-i Resûlullâh’ın sünneti ile hiç ilgisi olmayan, Moğol istilâlarının hüküm sürdüğü bir zamanda Konya’da ihdas edilen ek ibâdet usûlü ki, namaz değildir. Hükümet ve devletin olmadığı yerde, ulü’l-emrin icra edilmediği yer -ki, darü’l-harptir- darü’l-harpte ise cuma namazı kılınmaz, diye uyduruk fetva verenler, zamanımıza kadar.. “İslam’da yeri olmayan namaz” demiye hicap ediyorum, çünkü namazın iki kaynağı vardır: 1: Kitap, 2: Sünnet. Başka kaynak aranmaz. Beş vakit namazdaki farzlar, Cumâ namazı için de geçerli olup, hutbesiz Cumâ namazı geçerli değildir. Bayram namazlarında hutbe sünnettir. Okunmasa da namaz tamamdır. Sünnetleri hafife almayasın. Kur’ân’da belirtilmemiş, Peygamber Efendimiz’in ibâdet ve amellerinde görülen hallerin cümlesine sünnet deriz. Sünnetleri emr-i ilâhînin dışında görme. Kur’ân’da sarih olarak görülmediği için sünnettir. İcmâ, kıyas edilleyi şeriye namaz için geçerli değildir. Rabbımızın lütuf ve ihsânı olan en büyük bayram olarak belirtilen Cumâ günü, âyet ve hadisle ifâde edilen öğle vaktinde Cumâ namazı.. Hutbede bulunarak imam efendiye uyup iki rekat farzı kılan kişinin ALLÂH’ın emrine göre cumâsı tamamdır. Sünnetlerini de mezhebine tâbi olunan imam efendinin içtihâdına göre kılmaktır. Çünkü imam efendilerimizin aralarında sünnetlere dâir içtihat farklılıkları vardır. Hepsi de geçerli olup, cumânın sıhhatına halel getirmez.İmâm-ı A’zam Hazretleri hicri 75 senesinde dünyâya teşrif ettiler. 150 senesinde irtihal eylediler. Makamları cennet olsun. Kendileri tâbiînden olup, ashâbın yaşlıları ile görüştüler. Ve îzah ettiler: “Hazret-i Resûlullah (s.a.v) Efendimiz mescide gelmeden önce dört rekat sünnet kılar, mescide geldiklerinde hutbe îrad ederlerdi. İki rekat cumânın farzını cemaate kıldırır, hâne-yi saâdetlerine gider, dört rekat da orada sünnet kılarlardı.” İmâm-ı A’zam Hazretleri bu türlü beyan ve içtihat etmişlerdir.İmâm Şâfiî Hazretleri, İmâm-ı A’zam Hazretleri’nden sonra dünyâya teşrif ettiler. Cumânın sünneti hakkında buyurdular ki : “Cumâdan evvel iki rekat, cumâdan sonra da iki rekat Hazret-i Resûlullâh’ (s.a.v.) sünnet kılardı.” İmâm Mâlik ve İmâm Hanbel hazretlerinin içtihatları da : “Cumâya gelmeden evvel Hazret-i Resûlullah (s.a.v.) iki rekat namaz kılar, farzdan sonra başka namaz kılmazdı.” şeklindedir. ALLAH cümlesinden râzı olsun.Cumâ Sûresi’nde de müsta’celiyyet vardır : “ALLÂH’ın zikrinden sonra yeryüzüne yayılınız, rızıklarınızı arayınız.” On altı rekatlı hiç bir mezhep yoktur. Dikkat edilirse, yalnız sünnet üzerinde ihtilaf değil, içtihat değişikliği vardır. Kimsenin namaza rekat ilâve etmesi uygun olmayıp, hatâdır. Bâzı kimseler çok ibâdet ve tâatla çok kazanacağını zannederler. Her şeyin ifrâtı yasaklanmıştır. Misâl olarak, seferde olan dört rekatlı farz namazları iki rekat kılmayı Hazret-i ALLAH emrediyor. Fazla kılarsan ne olur? Âsî olursun, emr-i ilâhîye karşı geldiğin için. “Hiç fazla namaz kıldı diye insanı döverler mi? Fazla mal göz mü çıkarır?” gibi sözlerle emr-i ilâhîyi basit bir hâdise gibi gösterip günâha girme. “Zuhr-u âhir” diye bir namaz yoktur. İslamiyette şüpheli ibâdet olmaz.şüpheli ibadete sıhhatlidir diye kimse cevaz veremez Evham, rûhî hastalıktır. Namaz husûsunda ilham ve rüyâ ile de amel edilmez. Sahîh-i Buharî’nin (Tecrîd-i sarîh Tercümesi) üçüncü cildinde Cumâ bahsinde bildirildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hutbe îrad edip, buyurdular ki :“Cumâ size kıyâmete kadar farz kılındı. İster âdil imam, ister zâlim imam zamânında olsun, kim ki, Cumâ namazını sebepsiz yere terk ederse, iki elim yakasındadır. ALLAH işini rast getirmesin.. onun Ne namazı vardır, ne orucu, ne haccı, ne de zekatı... Vaktâ ki, tövbe ve istiğfar etmiş ola.”Büyük fıkıh âlimi İbn-i Nuceym buyururlar ki : “Zuhr-u âhir kılan kişi ilim yoksunudur.” Kütüb-i sitte’den olan Sünen-i Dârekutnî Tercümesi, 2. Cilt sahîfe 10’da şöyle ifâde olunur: “Zuhr-u âhir kılan şüphesiz günahkardır.”Diyânet İşleri Başkanlığı da Şerîat-i Muhammedî’de 92 hurâfa ve bidat tespit etti. Ama umûma îlânından çekindiler. Fakat ben bu listenin bir nüshasını elde ettim ve çoğaltıp, dağıttım. Bidat ve hurafaların başına yazmışlar, zuhr-u âhir diye bir namazın olmadığını. Merhum cennet-mekan Hamdi Akseki buyuruyor ki : “İmam efendilerimizin cumânın sıhhati ve vücûbu hakkındaki ihtilafları “muhtelefun fîh”tir (kesin olmayan, ihtilaflı konulardandır).Cumânın farziyetine te’sir edici değildir. Şöyle ki, Cumânın vücûbunun sıhhati hakkında ictihâdî ihtilaflar musallînin (namaz kılanın) daha mutmain olması içindir. Hiç bir içtihat cumânın farziyetini bozmaz. Nitekim öyle olmuştur.”Türkiye’den başka İslam ülkelerinde zuhr-u âhir diye bir şey bilmezler. Çünkü kesinlikle yoktur. Bir namazın iâdesi farzın terkinden îcap eder. Vâcibin terkinden, farzın te’hirinden sehiv (yanılma) secdesi lâzım gelir. Hazret-i ALLAH Türk milletini de bu gibi anlamsız ibâdetlerden kurtarsın.Katılaşma... Hazret-i Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin, “Zorlaştırmayın, kolaylaştırın; daraltmayın, genişletin; ikrah ettirmeyin, sevdirin” hitâbını hâfızana iyi yerleştir. : “ rahmet-i ilâhîden Hazret-i Resûl-i Ekrem Efendimiz’in, cümle peygamber efendilerimizin, evliyâ, velî, şühedâ, ALLÂH’a şirk koşmamış, nedâmet duyarak, tövbe, istiğfar etmiş, gerçek kulluğunu idrak eden mü’min kullar... Rabbımızın rahmet hazîneleri... ALLAH cümleye şefaatçi kılsın.Onların dünyâ ve âhiret yaratılışları şefaattir. Yaratılış, sebeb-i hikmettir, rahmettir, mağfirettir. Hazret-i ALLAH’ın“Ve-mâ-erselnâ ke illâ rahmeten li’l-âlemîn” buyurmasını, o nûru taşıyan bahtiyarları, niçin nûr-u Muhammedî, rahmet-i ilâhî olarak göremiyorsun? Madde âleminden öte görgüye sâhip olmadan, ilme’l-yakîn ile iktifâ edip, ayne’l-yakîn, hakkA’l-yakîn yaşamadıkça mana ilminin garibisin. Bu yaşantı mensup olduğun şerîatın maddesini, mânâsını kelime olarak ifâde etmek değil, hal olarak yaşamaktır.Tasavvuf, semâvî dinlerin özü ve mânâsıdır; ehli aşkın rahmet yoludur ayrı ayrı mütâlaa edemezsin; dînin cüzünden ferâgat, küllünden ferâgattır. Mânâdır. Şer’î hükümler değişse de mânâ değişmez. Onlarda cennet arzusu, cehennem korkusu vardır. Ama beşerî zaafından öte gitmez. Esas olan istekleri, arzuları rızâ-i Bârî ve cemâlullahdır. Bunun ismi aşk-ı ilâhîdir. Anormallik, mecnunluk, asalaklık, başkalarının sırtından geçinmek, çoluğunu çocuğunu ihmal ederek perişan etmek değil. Verdiğini geri alması beşerde ayıplanıyor. Beşere yakışmayanı Hazret-i ALLÂH’a nasıl uygun görüyorsun? Evet izn-i ilâhî olmasa Habîbin de şefaat edemez. İzni olmadan, elbette... Karşı çıkacak bir güç var mı? Şefaati, rahmet-i ilâhîyi nerede bekliyorsun? Bu rahmetlerin zuhûru o anlamı taşımıyor mu?Bâzı kişiler zaman zaman mehdilik iddiâsında bulunurlar. Her zaman böyle zevâta rastgelmek mümkündür. Mânâlarında “--Mehdisin” denir. “Mehdi” mensup olduğu dine samîmiyetle hizmet edenlere verilen bir isimdir. Mürşit değildir, Mehdi, resul hiç değildir. Böyle sîmâlar mehdilik, resullük iddiâ ediyorsa -ki, ona karşı teknoloji duracak, silahlar patlamayacak- “--mehdi, resûlüm” diyen zât-ı muhterem kendi kendine bu deneyi yapabilir. Tutukluk yapmayan bir silahı bedenine doğru patlatır. Buna rağmen ayakta durabiliyorsa Mehdi Resul’dür. Tebrik ederim. Başka türlü olursa ona tâbi olan mâsumlar kurtulmuş olur. Mehdi Resûl’ün gelmesine inanmak îmânın şartından değildir. [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] PİRİ GALİBİH.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU. | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:13 am | |
| Namaz Vakitlerinin Sırrı
Âlem öyle nurlu bir sarmal içinde ki, her an beş vaktin beşi de dünya içinde ayrı ayrı yerlerde yaşanabiliyor. O vakitlerin öyle güzel sırları var ki, bize kulluğumuzu ve ahireti hatırlatıyor. Namaz, Rabb’imizin “Celal”ine karşı kavlen ve fiilen “Sübhânallah” deyip takdis etmek, “Kemal”ine karşı, lâfzan ve amelen “ALLAHü Ekber” deyip tâzim etmek. “Cemal”ine karşı da kalben, lisanen ve bedenen “Elhamdülillâh” deyip şükretmektir.İbâdetin mânâsı da kulun Rabb’ine karşı kendi kusurunu, acz ve fakirliğini görüp her şeyi elinde tutan Yüce Rabb’imizin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir.
Her namaz vaktinde ruhumuzda canlanan şey, tek ve sonsuz olanın O (cc) olduğudur, bakî, sermedî, ebedî olan O’dur. Nurun kaynağı, ebedi saadetlerin sahibi O’dur. Her namaz vaktinde zihnimizde bu duygular sümbüllenir.
Başka bir kapı yoktur. Başımızda ecel kılıcı, ensemizde Azrail’in (as) nefesi bulunmaktadır. Kabrimizi karanlıklar yurdu olmaktan çıkarıp Cennet bahçelerinden bir bahçe haline getirecek olan şey imanımız, amelimiz ve Rabb’imize olan muhabbetimizdir. Ümidimiz O’nun (cc) rızasına, Habibi’nin (sas) şefaatine nail olmaktır. Bu yüzden her bir namaz vaktinde gizlenmiş sırlara vâkıf olmamız gerekir.
Bediüzzaman Hazretleri, namaz vakitlerini izah ederken gece ve gündüzlerin alemin büyük saatinde “saniyeler”, senelerin “dakikalar”, ortalama insan ömrünün “saatler” ve alemin hayat devirlerinin de “günler” hükmünde olduğunu belirtiyor. Yine bunların birbirine baktığını, birbirine misal olduğunu, birbirinin hükmünde olduklarını ve hatırlattıklarını ifade ediyor. SABAH VAKTİ: Yepyeni bir başlangıçtır Sabah tatlı bir neş’edir. Mahmurluk perdesi altında alemde pırıl pırıl tecelli eden yaratılışa aynadır. İmsak vakti, yani sabah namazı vaktinin girmesi, yani şer’i günün başlayışıyla yepyeni bir hayat başlar. Her bir namaz vakti için bir saati göz önüne getirelim (dijital saati değil!). Akrep, sabah namazı vaktini gösterdiğinde o an aynı zamanda, bizim anne karnına düştüğümüz ânı, yine kâinatın yaratıldığı 6 günden ilk günü ve yıl içindeki bahar mevsimini gösterir. Elimizi ALLAHü Ekber deyip kaldırdığımızda zihnimizde ana rahmindeki halimiz ve kâinatın Rahmetenlil Alemi’nin (sas) yüzü suyu hürmetine ve yine O’nun (sas) nurundan yaratılışı canlanır. Tesbih, tahmid ve tekbirlerimiz hep o hale şükür içindir. ÖĞLE VAKTİ: Gençlik ateşi ve Cehennem! Öğlenin şiddetli hararetinin başları yaktığı zaman, yazın en sıcak dönemine, insanda gençliğin söz dinlemeyen en ateşli çağına işaret eder. Yine, öğlenin sıcağı bize hiçbir gölgenin bulunmayacağı mahşer gününü hatırlatır. Kainatın ömründe ise öğle vakti Hz. Âdem’in yeryüzüne iniş dönemine işaret eder. İKİNDİ VAKTİ:
Ömrün sonu ve sonbahar İkindi vakti, güneşin renginin sarardığı, batmaya meylettiği zamandır. İçinde sonbahar hüznünü de taşır. Yine, insanoğlunun da artık saçlarına ak düşüp, belinin yavaş yavaş bükülmeye başladığı, dünya lezzetlerinin de “acılaşmaya” başladığı döneme işarettir. İkindi vakti, insanoğlunun ve kainatın son dönemine de işaret eder. Yine, son peygamber olan Efendimiz’in (sas) vazifeye başlamasıyla âlemin son sürece girişini de hatırlatır. Biz ikindi vaktini yaşarken az sonra güneşin batacağını, yakında kendimizin ve kâinatın da öleceğini düşünürüz. İkindiyi eda edip de her şeyin batmaya doğru gittiğini görürken tek sığınılacak kapının Rabb’imiz ve O’nun Resulü’nün sünnet-i seniyyesi olduğunu tefekkür ederiz. AKŞAM VAKTİ: Ölüm ve kıyamet ânı Artık gün batmıştır. Ferdi olarak imtihanımız bitmiş, son nefesimizi vermişiz. Ne güneşte o cebbar yakıcılıktan, ne de bizde küçük dağları ben yarattım havasından eser kalmıştır. Sonbahar gibi ikindinin tatlı serinliği geride kalmış, güneş kaybolmuş, hafif bir kızıllık dışında ondan hiçbir eser görünmüyor. Az sonra günle birlikte biz de karanlıklara karışmış olacağız. “Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar döküldüğünde, dağlar yürütüldüğünde...” (Tekvir, 81/1-3) ikazları kulaklarımızda çınlıyor. Akşam ezanı okunduğunda ve namaz için ellerimizi kaldırdığımızda sanki kendi cenaze namazımızla birlikte tüm kainatın cenaze namazını da kılıyor gibi oluruz. Önümüzdeki tabutta hem geride kalan gün, hem sonbahar mevsimi, hem kendi cesedimiz, hem de tüm canlıların naaşı vardır. Bu namaz bu kadar hüzünlüdür. Artık geriye dönüş yoktur. Alem susmuş, Sûr üfürülmüştür. Bütün diklenişler, bütü ceberrutluklar son bulmuş, müthiş bir sessizlik, alemi kaplamış, İlahi kader ânı beklenmektedir. Geriye dönüş artık mümkün değildir ve “keşke”ler, “eyvah”lar dönemi başlamıştır. YATSI VAKTİ: Büyük sessiz karanlık
Artık geride kalan ne güne ne mevsimlerin tatlılığına, ne de insan olarak “yaşadığımıza” dair hiçbir iz yok. Gündüzün ne sıcağı ne de ışığı kalmış. Bizim için de acı son gerçekleşmiş. Kimse, kendi torunlarımız bile bizi hatırlamıyor, çoğu ismimizi bile unutmuş. Hayat susmuş, kainat dahi ölmüş. Toprağın üstündeki tüm cıvıltı, kargaşa sona ermiş. Herkes hesap gününü bekliyor. İşte bu kadar karanlıklar içinde o geceyi ancak “teheccüd”ümüz aydınlatabilir, bize yoldaş olabilir. O karanlıkları aydınlatacak yegane nur kaynağı odur.
İKİNCİ SABAH VAKTİ: Ba’sü ba’del mevt
Yeni doğan güneş ise haşrin sabahını ihtar eder. Sur yeniden üfürülmüş, ruhlar yeniden iade edilmiş, milyarlarca insan haşir meydanında toplanacak, ölüler yerden bitkiler gibi bitirilecek. İşte bu şuurla kılınan namazın kişiye faydası olur. “Desinler”, “görsünler” için kılınan namazın kimseye faydası olmadığı gibi maalesef zararı da olacaktır. Evet şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı, ne kadar mâkul ve lâzım ve kat’î ise, haşrin sabahı da, berzahın baharı da o kesinliktedir. İşte bu beş vaktin her birinde bir mü’him, inkılâp başındadır. | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:14 am | |
| Ezanla Namaz Arası
Torunu, bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla sorar: "Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?" Dede tatlı bir gülücükle: "Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum." deyince torun: "Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?" "Evet yavrum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır." diye dede biraz daha açar ilk sözünü. Torun yeniden sorar: "Namazsız ezan ve ezansız namaz" ne demek dedeciğim? Dede torununa şefkatle açıklar: "Bak yavrum, geçen hafta komşumuzun çocuğu doğdu. O çocugun kulağına ben ezan okudum, hatırladın mı?"
- Evet, dedeciğim. - İşte o ezanın namazı yoktur, sen de gördün ki namaz kılmadık. - Haklısın dedeciğim, şimdi fark ettim. - Pekiyi geçen ay dayın vefat ettiğinde onun cenazesini bizim camiye getirdiğimizde sen de vardın. Hatırlarsan dayın için cenaze namazı kıldık hep beraber. - Evet dedeciğim, yengem cok ağlamıştı. - Dikkat ettiysen o namaz için ezan okunmadı, çünkü cenaze namazının ezanı olmaz.
Aslında cenaze namazının ezanı merhum dayın doğduktan sonra minik bir bebekken kulağına okunmuştu diye düşünebilirsin. İşte yavrum hayatımız bu namazsız ezanla başlar ve bu ezansız namazla sona erer, ama bu sona eriş bir başka baslangıca işaret eder.
"Hayat, EZANLA NAMAZ ARASI KADAR SÜRER"
Sakin sana verilen ömür sermayesini ziyan etme yavrucuğum. Ömrünü hayırlı işlerle dolu dolu geçir, bir nefes bile boşluk bırakma! | |
| | | Da®kAngéLs
Mesaj Sayısı : 1302 Tecrübe Puanı : 3627 Kayıt tarihi : 05/01/10 Yaş : 30 Nerden : Geldim Ben Buraya? Ruh Hali : Reklam :
| Konu: Geri: Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... Perş. Nis. 29, 2010 10:14 am | |
| Namaz kılmak bize ne kazandırır ?? "Namaz bize ne kazandırır mı?" diyorsunuz.
Her şeyden önce ALLAH'a kul olmayı kazandırır. ALLAH'ın davetine icabet etmeyi, O'nun huzurunda bulunmayı, ALLAH tarafından kabul edilmeyi; ALLAH ile beraber olmanın zevkini, hazzını, lezzetini ve keyfini kazandırır. Çünkü namazın verdiği zevk hiçbir şeyde yoktur. Dünya açısından baktığımızda hiçbir zevk namazın zevki kadar sürekli ve kalıcı olamaz.
Şiddetli bir açlık sonrası yediğiniz bir yemek, kavrulur derecede bir susuzluk sonrası içtiğiniz buz gibi bir su; daha başka nimetler, ev, araba, eş, evlat, mal, mülk, makam, mevki, rütbe ve daha niceleri, namaza sahip olmanın zevkini verebilir mi?
Çünkü bunların hepsi geçici, bitici, sonlu ve fani... Namazın bunlarla kıyas edilmesi mümkün değil. Bu nimetlerin hiçbiri namazın yanından bile geçemez.
Namaz farklı bir lezzet, farklı bir tat, farklı bir nimet ve nimetler üstü bir nimet. Namazın ilk nimeti "namaz ihtiyacını duymak, namaz açlığını hissetmek"tir.
İkincisi, namazı beklemek, saatler öncesi hasretini çekmek, namazı özlemek, bir aşk derecesinde sevmek, sevdalısı olmak, hem de kara sevdalısı. Namazsız bir hayatı düşünememek, hatta "namazsız nasıl yaşanır"ı anlamamak... *** Namaz öyle bir duruş ki, O'nun huzurundasınız, O sizi görüyor, O sizinle ilgileniyor, O size değer veriyor, O sizi kul olarak kabul ediyor, O sizi seviyor, sevdiriyor, sevindiriyor, sevimli kılıyor ve siz de bu sevinci bütün duygularınızla yaşıyorsunuz.
O size olan sevgisini, verdiği nimetlerle anlatıyor, sizden karşılık bekliyor. Siz de O'nun sevdirmesine karşılık ibadetinizle, namazınızla, secdenizle, kulluğunuzla kendinizi O'na sevdiriyorsunuz. Böylece ALLAH katında sevimli ve sevgili bir kul oluyorsunuz.
Bütün dünya, yeryüzündeki bütün insanlar sizi sevse fakat ALLAH sevmese, bu sevginin bir değeri, bir anlamı, bir geçerliliği olur mu? *** Düşünebiliyor musunuz? Taş olabilirdiniz, olmadınız, bir bakır madeni olmadınız, bir bitki, bir odun parçası, bir karınca, bir böcek, daha büyüğü bir fil de olabilirdiniz. Hiçbiri değilsiniz. Bir de "Ne olmak isterdiniz?" diye sorulmamış, böyle bir tercihle karşı karşıya kalmamışsınız.
Yıllar sonra insan olduğumuzu fark ettik, bebeklik ve çocukluk dönemlerini geçtikten sonra...
Sadece insan olma nimetine karşı günlerce, yıllarca alnımızı secdeden kaldırmasak az bile gelir. *** Namazı anladık, namazın huzurunu, bereketini tattık, namazlaştık. Asıl kazanç gelecekte...
Yarın kabirde ışık ve arkadaş, Büyük Mahkeme'de elimizde kurtuluş senedi/beratı, Sırat köprüsünde bir Cennet burağı/bineği, Cennetin kapısına taşıyan bir vasıta olan namazın az mı kazancı/kârı var?
Ama bu bir nasip meselesi, nasiple birlikte bir istek ve bir kabul.Ebedi huzur, ebedi saadet ve ebedi nimetler namazın yanında yer alıyor.
Günde bir saatlik bir mesai insanı ALLAH'a taşımıyorsa, yaşamanın sonu ne ola ki... Mehmet Paksu | |
| | | | Namazlar İle İlgili Bilgiler Bu Başlıktadır... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|