WebOgrafya | Webin Coğrafyası.
Ebu Hanife'nin Vasiyeti Uyeoll10
Sitemizi Firefox İnternet Tarayıcısıyla Daha İyi Görebilirsiniz.
Mozilla Firefox 3.6 Download
Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olun Yada Giriş Yapın.
WebOgrafya | Webin Coğrafyası.
Ebu Hanife'nin Vasiyeti Uyeoll10
Sitemizi Firefox İnternet Tarayıcısıyla Daha İyi Görebilirsiniz.
Mozilla Firefox 3.6 Download
Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olun Yada Giriş Yapın.
WebOgrafya | Webin Coğrafyası.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
WebOgrafya | Webin Coğrafyası.

Türkiye'nin Paylaşımcı Forumu
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap


 

 Ebu Hanife'nin Vasiyeti

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Da®kAngéLs
Felix F. | Bendeki Sen
Felix F. | Bendeki Sen
Da®kAngéLs


Mesaj Sayısı : 1302
Tecrübe Puanı : 3627
Kayıt tarihi : 05/01/10
Yaş : 30
Nerden : Geldim Ben Buraya?
Ruh Hali : Ebu Hanife'nin Vasiyeti Saldir10
Reklam : Ebu Hanife'nin Vasiyeti 2usehia

Ebu Hanife'nin Vasiyeti Empty
MesajKonu: Ebu Hanife'nin Vasiyeti   Ebu Hanife'nin Vasiyeti EmptyCuma Mayıs 07, 2010 12:38 pm

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla


İman; lisan ile ikrar, kalb ile tasdiktir. Sadece
ikrar iman olmaz. Çünkü sadece ikrar iman olsaydı, bütün münafıkların
mü'min olmaları gerekirdi. Keza sadece tasdik de iman olmaz. Eğer sadece
tasdik îman olsaydı, bütün kitap ehlinin mü'min olması gerekirdi.
Halbuki Allah; "Allah şahitlik eder ki, münafıklar
yalancıdırlar."(el-Münafikun,1)
ve "Kendilerine kitap verdiğimiz
kimseler Peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar."(el-Bakara,146.)
buyurmaktadır.



İman artmaz ve eksilmez. Çünkü, imanın artması
ancak küfrün azalmasıyla; eksilmesi de küfrün artmasıyla tasavvur
olunabilir. Bir şahsın aynı durumda mü'min ve kâfir olması nasıl mümkün
olur? Mü'min gerçekten iman eden, kâfir de gerçekten inkâr eden
kimsedir. İmanda şüphe olmaz. Zira Yüce Allah "Onlar gerçekten
mü'minlerdir."(el-Enfal,4.)
ve "Onlar gerçekten
kâfirlerdir."(en-Nisa,151.)
buyurmaktadır. Hz. Muhammed'in ümmetinden
âsi olan kimselerin hepsi gerçekten mü'min olup, kâfir değillerdir.



Amel imandan ayrı, iman da amelden ayrı şeylerdir.
Mü'minin bir çok zaman bazı amellerden muaf tutulması bunun delilidir.
Bu muaflık halinde mü'minden imanın gittiği söylenemez. Âdet gören bir
kadın, namazdan muaftır. Fakat, ondan imanın kaldırıldığını, yahut
imanın terkedilmesinin emredildiğini söylemek caiz değildir. Şâri' o
kimseye "Orucu terket, sonra da kaza et," demiştir. Fakat "İmam bırak,
sonra kaza et," denilmesi caiz değildir. Fakirin zekât vermesi gerekmez,
demek caizdir. Fakat fakirin iman etmesi gerekmez demek caiz değildir.



Hayrın ve şerrin takdiri Allah'tandır. Eğer bir
kimse hayır ve şerrin takdirinin Allah'tan başkasından olduğunu
söylerse, o kimse Allah'ı inkâr ve tevhid inancını iptal etmiş olur.



Ameller; fariza, fazilet ve masiyet olmak üzere üç
kısma ayrılır. Farizalar, Allah'ın emri, dilemesi, muhabbeti,
rızası, kazası, kudreti, ilmi, muvaffak kılması, yaratması ve Levh-i
Mahfûz'da yazması iledir. Fazilet (farz olmayan ameller) Allah'ın
emri neticesi olan amel değildir. Eğer öyle olsaydı, fariza olurdu.
Fakat fazilet olan ameller Allah'ın dilemesi, muhabbeti, rızası, kaderi,
kazası, hükmü, ilmi,muvaffak kılması, yaratması ve Levh-i Mahfûz'da
yazması neticesidir. Ma'siyet olan amel Allah'ın emri neticesi
değildir, fakat Allah'ın muhabbeti, rızası ve muvaffak kılması
olmaksızın; dilemesi, kazası, takdiri, hızlanı (yardıma ihtiyaç
duyulduğu anda yardımı kesmek), ilmi ve Levh-i Mahfûz'da yazması iledir.



Allah'ın ihtiyacı olmaksızın Arş üzerine istiva ve
istikrarı vardır. Muhtaç olmaksızın arşı ve başkalarını muhafaza eder.
Eğer Allah'ın ihtiyacı olsaydı, mahlûklar gibi âlemi icad ve tedbîre
kadir olamazdı. Oturmak ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, Arş'ın
yaratılmasından önce Allah'ın nerede olduğu sorusu ortaya çıkardı. Yüce
Allah bundan münezzehtir.


Kur'ân, Allah-u Taâla'nın mahluk olmayan kelâmı,
vahyi, tenzili, ilâhî zâtının aynı olmayan, zatından da ayrı
düşünülemeyen kelâm sıfatıdır. O, mushaflarda yazılı dille okunur,
kalplerde yer tutmaksızın muhafaza edilir. Mürekkep, kâğıt ve yazıların
hepsi mahlûktur. Zira bunlar kulların fiilleri sonucudur. Fakat Allah'ın
kelâmı mahlûk değildir. Yazılar, harfler, kelimeler, işaretler kulların
anlama ihtiyacından dolayı mânâya delalet eden şeylerdir. Allah'ın
kelâmı zâtıyla kaim olup, mânâsı bu delalet edici şeylerle anlaşılır.
Allah'ın kelâmının mahlûk olduğunu söyleyen kimse kâfir olur. Allah-u'
Taâla daima kendisine ibâdet edilendir. Kelâmı ise kendisinden
ayrılmaksızın okunan, yazılan ve hıfzolunandır.


Peygamberimiz Hz. Muhammed'den sonra bu ümmetin en
faziletlisi Ebû Bekr es-Sıddîk, sonra Ömer, sonra Osman, sonra da
Ali'dir (Allah hepsinden razı olsun). "İlk önce iman edenler, herkesi
geçenlerdir. Allah'a yakın olanlar onlardır. Onlar Naîm
cennetlerindedir."(el-Vakıa,10.)
âyeti bu hususu ifade eder.
Önceliği olan herkes daha faziletlidir. Onları her mü'min ve muttaki
sever, buğzedenler münafık ve kötü kimselerdir. Kullar amelleri,
ikrarları ve marifetleri ile mahlûkturlar. Fail mahlûk olunca onun
fiillerinin evleviyetle mahlûk olması gerekir.


Allah-u Taâla mahlûkatı âciz ve zayıf oldukları
halde güçleri olmaksızın yaratmıştır. Onların yaratıcı ve
rızıklandırıcısı "Sizi yaratan, sonra besleyen, sonra sizi öldüren,
sonra dirilten Allah'tır."(er-Rum,40.)
âyetine göre Allah-u
Taâla'dır. Helâl kazanç ve helâlinden mal biriktirmek helâldir. Haramdan
mal biriktirmek ise haramdır. İnsanlar üç kısma ayrılır: İmanında
samimi olan mü'min, küfründe direnen inkarcı kâfir ve nifakında sebat
eden iki yüzlü münafık. Allah-u Taâla mü'mine ameli, kâfire imanı,
münafığa da ihlası farz kılmıştır. "Ey insanlar; Rabbinizden
korkun"(el-Hac,1.)
âyetinde "Ey mü'minler, Allah'a itaat edin", "Ey
kâfirler; Allah'a iman edin", "Ey münafıklar; ihlaslı ve samimi olun,"
mânâsı vardır.


İstitaat (kulun fiili için gerekli güç) fiilden
önce de sonra da değil, ancak fiille beraberdir. Eğer istitaat fiilden
önce olsaydı, kul ihtiyacı anında Allah'tan müstağni olurdu. Bu ise "Müstağni
olan Allah'tır. Sizler ise muhtaçsınız." (Muhammed,38.)
âyetine
muhalif olurdu. İstitaatin fiilden sonra olması, fiilin takat ve
istitaatsız meydana gelmesini gerektireceği için muhaldir.


Mestler üzerine meshetmek vârid olan hadîse göre
caiz olup; mukim için bir gün bir gece, yolcu için üç gün üç gecedir.
Hadîs, mütevatire yakın olduğu için inkâr edenin küfründen korkulur.
Seferde namazları kısaltmak ve oruç tutmamak ruhsattır. "Sefere
çıktığınız zaman namazı kısaltmanızda beis yoktur."(en-Nisa,101.) ve
"İçinizden kim hasta olur veya seferde bulunursa, tutamadığı günler
sayısınca başka günlerde oruç tutar."(el-Bakara,184)
âyetleri bu
hususu ifade etmektedir.


Allahu Taâla "Kalem"e yazmasını emretmiş, Kalem de
"Ne yazayım ya Rabbi" demiştir. Allah-u Taâla da ona "Kıyamete kadar
olacak şeyleri yaz," buyurmuştur. (Ebû Davud, es-Sünne, 16; et-Tirmizî,
el-Kader, 17; İbnu Hanbel. el-Müsned, V/217, 218, 219.)"Onların
işledikleri her şey defterlerde kayıtlıdır. Küçük, büyük her şey
yazılıdır."(el-Kamer,52,53.)
âyeti bunu belirtmektedir.


Şüphesiz kabir azabı vardır. Münker ve Nekir suali
haktır. Bu konuda hadîsler varid olmuştur. Cennet ve Cehennem haktır. Ve
ehli için yaratılmıştır. Allah mü'minler için Cenneti "Müttakiler
için hazırlanmıştır."(A’li-İmran116.)
kâfirler için de Cehennemi "Kâfirler
için hazırlanmıştır."(el-Bakara,24.)
âyetlerinde yarattığını
belirtmiştir. Allah Cennet ve Cehennem'i sevap ve ceza için yaratmıştır.
Mizan haktır. "Kıyamet günü adalet terazilerini kuracağız. Hiç bir
kimse, hiç bir şeyde haksızlığa uğramayacaktır."(el-Enbiya,47)
âyeti
bunu ifade eder. İnsanın kitabını (amel defterini) okuması haktır. "Kitabını
oku! Bu gün senin nefsin kendi hesabını görmek için kâfidir."(İsra,14)
âyeti
bunun delilidir.


Allah bu nefisleri ölümden sonra da ellibin sene
miktarınca tutan günde; ceza, sevap ve hakların edası için diriltir. "Şüphesiz,
Allah kabirlerde bulunanları diriltecektir."
(et-Tirmizi, el-Kader,
17.)âyeti bu hususu' belirtir. Cennet ehlinin Allah-u Taâla'ya
keyfiyet, teşbih ve cihet olmadan mülaki olmaları haktır.
Peygamberimiz'in (Allah salât ve selâm eylesin) şefaati büyük günah
işlese de Cennet ehli olan her mü'min için haktır. Hz. Aişe, Hz.
Hatice'den sonra kadınların en faziletlisi, mü'minlerin annesi, zinadan
uzak, râfizîlerin iftira ve iddialarından beridir. Kim ona zina
isnadında bulunursa, kendisi zina mahsûlüdür.


Cennet ehli Cennet'te, Cehennem ehli de Cehennem'de
ebedî kalacaklardır. Allah-u Taâla mü'minler için "Onlar
Cennetliklerdir, orada ebedî kalacaklardır." (İbn Hanbel, el-Müsned, V,
217,218,219.)kâfirler için de "Onlar Cehennemliklerdir, orada ebedî
kalacaklardır." (Ali-İmran,116)
buyurmaktadır.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ VAKFI YAYINLARI
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://webografya.forum.st
 
Ebu Hanife'nin Vasiyeti
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
WebOgrafya | Webin Coğrafyası. :: İslam ve İnsan Bölümleri :: Peygamberlerin, Evliyaların, Sahabelerin hayatları-
Buraya geçin: