WebOgrafya | Webin Coğrafyası.
Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav) Uyeoll10
Sitemizi Firefox İnternet Tarayıcısıyla Daha İyi Görebilirsiniz.
Mozilla Firefox 3.6 Download
Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olun Yada Giriş Yapın.
WebOgrafya | Webin Coğrafyası.
Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav) Uyeoll10
Sitemizi Firefox İnternet Tarayıcısıyla Daha İyi Görebilirsiniz.
Mozilla Firefox 3.6 Download
Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olun Yada Giriş Yapın.
WebOgrafya | Webin Coğrafyası.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
WebOgrafya | Webin Coğrafyası.

Türkiye'nin Paylaşımcı Forumu
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap


 

 Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Da®kAngéLs
Felix F. | Bendeki Sen
Felix F. | Bendeki Sen
Da®kAngéLs


Mesaj Sayısı : 1302
Tecrübe Puanı : 3627
Kayıt tarihi : 05/01/10
Yaş : 30
Nerden : Geldim Ben Buraya?
Ruh Hali : Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav) Saldir10
Reklam : Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav) 2usehia

Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav) Empty
MesajKonu: Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav)   Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav) EmptyCuma Mayıs 07, 2010 12:27 pm

Hilkatte ve fıtratta en güzel, ahlakta en mükemmel, varlığın sebebi,
alemlerin rahmet peygamberi, insanlığın yegane önderi, vahyin mihveri,
Kur'an tebliğcisi, ahiret müjdecisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a), bütün
silsilelerin çıkış noktası, en büyük ve ilk halkası. Bu yüzden tefsirin
de, hadisin de, fıkhın da, ilm-i kelamın da, tasavvufun da başı O.

Allah'ın övüp yarattığı; insanlığa rehber yaptığı, O'na itaati kendisine
itaata denk saydığı; O'nu sevmeyi kendisini sevmek diye nitelediği
büyük peygamber. O'nun ahlakı Kur'an'dı. O bir nebiy-yi ahir zamandı.
Hilkatin fatihası, nübüvvetin hatimesiydi. Bu özellikleriyle îtikad,
îman ve ahlakta; ibadet ve muamelatta biricik örnek şahsiyet; yani
üsve-i hasene'dir O. Nitekim hakkında Allah Teala: "Allah'ın
peygamberinde sizin için Allah'ı ve ahiret gününü umanlar için güzel
bir örnek (üsve-i hasene) vardır." (el-Ahzab, 33/21) "Sen yüce bir
ahlak üzresin." (el-Kalem, 68/4) buyurmaktadır.

KAFİLE BAŞI

"Güzel örnek", olması, "yüce bir ahlak" sahibi bulunması sebebiyle,
İslam ruh eğitimi, ahlak ve zühd demek olan tasavvufî hayatın kafile
başı da O'dur. O'nun mübarek sözleri, halleri ve güzel ahlakı
tasavvufun temelidir. Bu yüzden biz burada O'nu anlatma konusundaki
aczimizi itiraf ederek O'nun ahlak, zühd ve ruh hayatına aid, ayet ve
hadislerin aydınlığında, bir kesit sunmaya çalışacağız. O'nun kemalini
ve cemalini bizim kelime kalıpları içine sığdırmamız mümkün değil.
Çünkü O, ahlakî kemalini, Rabbının eğitimiyle kazandığını itiraf
ediyor, "O'nun ahlakı Kur'an'dı" diyen hadisler de bunu doğruluyor. Bu
yüzden O, beşeriyete telkin ettiği ahlakî umdeleri önce kendi şahsında
uygulardı.

Bir insanın ahlakî olgunluğuna en iyi şekilde vakıf olanlar, elbette en
yakın çevresinde bulunan aile efradı ve yakın dostlarıdır. "Dağ yanına
varınca küçülür" derler. Bu yüzden büyük sandığımız pekçok kimseyi
yakından tanıyınca büyüklüklerinin zail olduğunu görürüz. Ama Allah
Rasûlü (s.a.) böyle değil. Çünkü O'nu yakından tanıyanlar, en mahrem
hallerine vakıf olanlar, O'nun ahlakî kemalini anlata anlata
bitirememektedir. İlk eşi Hz. Hatice'den diğer zevcelerine, özellikle
Hz. Aişe'ye, kızı Fatıma (r. anha), damadı Hz. Ali (r.a), evladlığı Hz.
Zeyd (r.a) ve hizmetçisi Hz. Enes (r.a)'a varıncaya kadar O'nun yakın
çevresindekiler, O'nun ahlakî kemalini övmekte ve O'nun eşsiz bir ahlakî
olgunlukta bulunduğunu anlatmaktadırlar. "Güzel ahlakı tamamlamak için
gönderilen" bir peygambere yakışan özellikler, ashabının hayranlığını
uyandıracak ve onlara örneklik yapacak bir düzeydeydi. İnsanlara olan
ilgisi ve sevgisi, halkın kendisini, öz benliklerinden daha çok sevme
neticesini doğurmuştu. Zaten eğitimde ana gaye de bu değil miydi? O,
ümmetine ve ashabına karşı bir baba konumundaydı. Hanımları da anne.
Ümmet de bu ailenin evladları ve birbirlerinin kardeşleri. O kurduğu
ahlakî eğitim sistemi içinde ümmeti bir ailenin sıcak ortamında
yetiştirmek istiyordu. Tasavvufta da durum böyledir. O'nun "insanları
manen yetiştirip ahlakî olgunluğa erdirme" diye özetleyebileceğimiz
"irşad" hizmeti tasavvufun görevidir.

RÛHÎ HAYAT

Tasavvuftaki ruhî hayatın da Hz. Peygamber (s.a)'in hayatında pek can
alıcı örnekleri vardır. O, peygamberlik öncesi Hira mağarasındaki
halktan uzak, halvet ve inziva yaşantısıyla vahy-i ilahî'yi alacak,
Cebrail'i melek hüviyetiyle görecek ruhî kemale hazırlanıyordu. O'nun
hayatının bu devresi, bir takım riyazatlar, ruhî tecribeler ve kainatın
yaratıcısını tefekkür gibi iman ve yakîni artırıcı ön hazırlık
devresiydi. Mutasavvıflardaki halvet, çile ve erbain hayatı bir bakıma
O'nun bu ruhî tecribe dönemiyle benzerlikler arzetmektedir.


Manevî ve ruhî yükselişte kemale ermiş ve -varsa- gelmiş, geçmiş bütün
kusur ve hatalarının bağışlandığı Kur'an lisanıyla haber verilmiş bir
peygamber olmasına rağmen O, ibadet ve taatta daima en ileri noktada
bulunmuş; gece teheccüd namazını, gündüz nafile orucunu ihmal
etmemiştir.
Yaşayışı ve hayat tarzı itibariyle zühd ve sadeliği esas aldığından,
her devirde, her insanın uygulayabileceği bir hayat modeli sunmuştur
insanlığa. İbadette ifrat ve tefritten uzak bir orta yol izlerken, dünya
ve dünyaya meyl konusunda zühd yolunu seçmiş, taat ve muamelatta ise
azimet ve takvayı önde tutmuştur.

Kurduğu devletin sınırları Arabistan yarımadasını aştığı; ganimet
mallarıyla devlet hazinesinin dolup taştığı zamanlarda bile dünyaya ve
dünyalıklara ilgi duymamış, zahidane tavrını elden bırakmamıştır.
Evinde sıcak bir çorba pişirmeden; ocak kaynamadan hurma ve su ile
geçirdiği günlerin sayısı pek çoktur. Hanımları bir ara bu hayata
dayanamayarak O'ndan dünyalık talebinde bulundular. O, ayrılmayı bile
göze alarak onlara bir aylık bir düşünme süresi verdi. Arkasından nazil
olan şu ayet-i kerimeyle onların Allah ve Rasûlünü tercih ettiklerini
bildirmeleri üzerine onlara döndü: "Ey peygamber, hanımlarına de ki:
Eğer bu dünya hayatı ve onun zînet ve parlaklığını istiyorsanız, gelin
size boşanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzellikle salıvereyim. Yok
eğer Allah'ı ve Peygamber'ini ve ahiret yurdunu arzu ediyorsanız, Allah
aranızdan iyi olanlara büyük mükafat hazırlamıştır." (el-Ahzab,
33/28-29)

ZÜHD

Rasûlullah'a göre zühd, helali haram kılmak, ya da malı zayi etmek
değildi. Aksine Allah'ın lütfuna kendi elinde olandan fazla güvenmekti.
Malıyla bir musîbete uğradığında giden maldan ziyade musibetin sevabı
na gönül vermekti.

Hanesi, hane halkının yaşantısı hep mütevazı idi. Süslü, gösterişli,
göz kamaştırıcı manzaralardan hoşlanmazdı. Nitekim evini süslü
örtülerle donatan kızı Fatıma'nın evine girmeden geri dönmüş, "süslü
yerlerde barınmak bize yakışmaz" buyurmuştu. Eşi Hz. Aişe validemizin
evinin tavanını örtülerle süslediğini görünce ona bunları
çıkarttırmıştı.

Yatağı bazan bir kilim parçası, bazan içi hurmalifi dolu bir deri,
bazan da hasırdan ibaretti. Nitekim İbn Mes'ûd'un anlattığına göre bir
keresinde hasır üzerine yatan Allah Resûlü'nün mübarek vücudunda hasır
iz bırakmıştı. Bunun üzerine "Keşke hasırın üzerine de bir şey sersek
de, öyle yatsaydınız." denildiğinde:

"Dünya ile benim ne ilgim var? Onunla ben bir ağaçla, altında bir
miktar dinlendikten sonra orayı terk edip giden bir yolcu gibiyiz."
buyurdu.

O'nun zühd ve kanaat mektebinden yetişen nice vali ve idareciler,
O'ndan aldıkları zühd dersiyle günde bir dirhemlik masraf standardıyla
beldeler ve memleketler idare etmişlerdir. Çünkü hayatını bir dirheme
göre tanzim ederek ihtiyaçlarını sınırlayabilen insan, kalan zamanım
ulvi bir davaya hasretmek, insanlara hizmete tahsis etmek imkanına sahip
olur. Zîra insanda ihtiyaç ve emel duygusu sınırsızdır. Belli bir ölçü
ile kayıt altına alınmazsa önüne geçilemez. Bu yüzden Allah Rasûlü
insanların dünyadaki zarurî ihtiyaçlarını şöyle sınırlamıştı: "İkamet
edilecek bir ev, soğuk ve sıcaktan koruyacak bir elbise, belini
doğrultacak birkaç lokma". Tasavvuf telakkisine "Bir lokma, bir hırka"
olarak giren bu ihtiyaç sınırı herhalde bu ve benzeri hadislerden
mülhem olmalıdır. Ancak bu hadislerde ve tasavvuf esaslarında tavsiye
edilen zühd anlayışının ferdî ve ruhî hayatta söz konusu olduğu toplum
için topyekün böyle bir tavsiyenin mevzübahs olmadığını belirtmek
gerekir. Ayrıca sünnet-i Peygamberi'nin havaic-i asliyye dediğimiz temel
ihtiyaçlara getirdiği sınırlama onları elde etme açısından değil, elde
tutma açısındandır.

Kendisinden önce hiçbir kimsede bir arada bulunmamış olan ruhî kuvvet
ve sıfatlar, ahlakî vasıf ve zühdî tavırlar, O'nun örnek ve ideal
şahsiyetinin temelini oluşturmuştur. Bu sıfatlar, ister ilk zorlu davet
zamanlarında olsun, ister Medine'deki hükümet ve devlet başkanlığı ile
birlikte yürüyen davet ve irşad zamanında olsun hep O'nun zatî
özelliklerini oluşturmuş ve O'nun eşsiz ve mümtaz bir önder olmasını
sağlamıştır.


-Sallallahu aleyhi ve sellem-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://webografya.forum.st
 
Sevgİlİ Peygamberİmİz Hazretİ Muhammed (sav)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (S.a.v.) Hayatı (571-632)
» Hz. MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V)
» Günlük yaşamda Hz. Muhammed (Sav)
» Seyyid Muhammed Raşid Erol(K.S.)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
WebOgrafya | Webin Coğrafyası. :: İslam ve İnsan Bölümleri :: Peygamberlerin, Evliyaların, Sahabelerin hayatları-
Buraya geçin: